Paris Olimpiyat Oyunları’nın kapanış törenini bir ara dünyanın yaşadığımızdan çok daha güzel olabileceğini gösterdi. Yunan tanrılarından esinlenilerek Olimpiyat halkaları üzerinde yapılan şov da insanın nelere kadir olduğunun vurgulanmasıydı. Bir ara sahadaki sporcular Air’in solistini havaya kaldırarak belki de yeni bir spor kategorisi eklediler. Bugüne kadar hiçbir rock yıldızına dünyanın en elit atletleri tarafından havaya kaldırılmak nasip olmamıştı herhalde.
Pazar günü öğle yemeğinde Uludağ Gazoz’un patronu Levent Kızıl beni Trendyol’un CEO’su Çağlayan Çetin ve kurucu ortağı Begüm Tekin’le tanıştırdı. Kızıl da Bodrum’u Çetin’in ısrarı sonucu bırakıp gelmiş. Trendyol’un locasına son anda beni de davet ettiler. Açılış töreni ekran başına uygundu, kapanış ise Stadyum’da olduğundan “orada olma” duygusuyla hemen kabul ettim. İyi ki de etmişim, zira bir daha Tom Cruise’u önümde ne zaman canlı atlarken görecektim?
Bütün gazetecilere haber atlatansa Ali Karacan'ın oğlu Ercüment'ti. Bristol Otel'de Tom Cruise'u yakalayıp fotoğraf çektirmeyi başardı. Dedesinin adını taşıyan 10 yaşındaki Ercüment ailedeki gazeteci geleneğini kesin sürdürecek.
Gözlerim dolduğu an stadyumda bütün ülkelerin bayraklarının arka arkaya dolaşmasıydı. Hepimizin bir arada yaşamasının önünde engel olmadığını da gördük. Dünya bugünlerde yavaş yavaş kendi gündemine, rekabete, iç çatışmalara döner. Ama Olimpiyatlar boyunca başka bir dünya mümkündü.
Belki de bu yüzden “Her dört yılda bir az,” diye düşündüm. “Keşke her sene olsa.” Olimpiyat oyunlarının bu kadar önemli olmasının nedeni zor ulaşılması elbette, ama dünyanın bir arada olmaya daha sık ihtiyacı var.
SPORCU OLMA İSTEĞİ
Bu oyunların bir başka etkisi de benim gibi en büyük egzersizi koltuktan yatağa geçmek olanlara bile sporu sevdirmekti. Artık olimpiyat sporcusu olacak halim yok, asla telafi edemeyeceğim bir kayıp bu. Ama törenleri izleyip de çocuğunu spora başlatmayı düşünmeyen anne-baba yoktur diye düşünüyorum.
Umarım Türkler çocuklarına terli terli su içirir, taşa çıplak ayakla bastırır, yağmurda oynamalarından ya da cereyanda kalmalarından korkmaz, sabah 5:00’te yüzmeye götürür, mümkün olan her alanda koşturur. Biz tarihin bir aşamasında durup kalsak da Olimpiyatlar devam edecek; hep bugünkü gibi mağdur olmak zorunda değiliz. Madalya çocuklarını çimlerde koşturan, çamurda yuvarlatan, kışın sokakta koşturan ülkelerden geliyor. Türklerin çocukları ise çok kıymetli ve çok hassas.
Ama bu sportif başarısızlığın nedeni sorgulandığında yine de en alt sıralarda yer alır. Çünkü spora başlatma niyetiniz olsa bile bunu hayata geçirmek kolay değil.
Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkeden Olimpiyatlar’a yollayacak tek bir sporcu çıkarmamamızı nasıl açıklayabiliriz? Türkiye’nin yüzde 70’i yüzme bilmiyor, iyi........