Esin Köymen Maltepe’nin ilk kadın belediye başkanı. İdealist kişiliği ve sol kimliği ile tanınan biri. Mimar ve bekar.
Görür görmez kedi sahibi olduğunu anladığınız bir aurası var. Gururlu ama kibirli değil. Sert ama uzlaşımsız değil.
Kadın siyasetçilerin üzerindeki cam tavan onun için de vardı ve kalındı.
Hayatı boyunca Maltepe’de yaşamış olmasına, TMMOB geçmişine ve parti ile birçok çalıştayda ve kurulda yer almasına rağmen adaylaşma sürecinde kendisiyle ilgili “Esin Köymen ve Maltepe ne alaka yaa” diyen partililer oldu.
Dahası uzaktan akrabası Mehmet Köymen üzerinden kendisini ‘mafya’ ile ilişkilendirmeye çalışan tezviratı aşmak zorunda kaldı.
Bir kadın siyasetçi olarak cam tavanı geçerek yükselme niyetine girme ve benzerlerini geride bırakarak ipi göğüsleme yolunda yaptığı en iyi şey bir PR ajansıyla çalışmamak, halkla temasında kendisi olmakta ayak diremek oldu.
“Asla değişmeyeceğim, asla bozulmayacağım, hep kendim kalacağım” şeklinde bir mottosu var.
Şeffaf, hesap verebilir, adil ve herkesin kamu hizmetine erişebileceği sağlıklı bir yaşam alanı oluşturma amacıyla hareket ettiğini koltuğa değil göreve talip olduğunu üzerine basa basa söylüyor.
Aynı zamanda üzerinde ağır bir yük var.
Maltepe epeydir CHP’de olmasına rağmen selefinden güçlü bir Maltepe almış değil.
Misal ilçedeki konutların ’i 99 depreminden önce yapılmış durumda. E5 üstü mahallelerdeki derin kent yoksulluğu, toplu taşıma ile hala tanışmamış mahallelerin bulunması, okuma yazma bilmeyen kadın ve erkeklerin istihdam sorunları gibi pek çok yakıcı mesele şimdi onun kucağında.
Esin Hanım Solcu, ama “Sol Show” yapmıyor. Hakikaten solda duruyor ama kavgacı değil, “üzümü boşver ağa, bağcı dövmeye geldik” türü solculardan değil.
Aynı fikirde olmadığımız konu başlıkları oldu, ama gerildiğimiz tek bir an bile olmadı.
Kendisini daha yakından tanımak istemiştim, iyi ki de öyle yapmışım. Böyle buyrun…
Esin Hanım, malum eğer kadın iseniz, yerel yönetim için yarışmak ve erkeklerin kurduğu güç ilişkileri arasından sıyrılarak başarılı olmak başlı başına bir macera oluyor. Siz nasıl öne çıktınız ve ipi göğüslemenizdeki en temel etken sizce ne oldu? Kadın kotası mı etkendi, yoksa önemli avantajlarınız güçlü yanlarınız mı sizi destekledi?
Bence benim durumumda kadın kotası etken değildi. Yıllarca Mimarlar Odasında yönetim kurulu başkanlığı yaptım. Hayatta bir duruşum vardı ve kamuoyu tarafından biliniyordum.Maltepeliyim, mimarlık ofisim burada, evim burada, hep burada yaşadım, Maltepe beni biliyordu. Avantajlıydım.
CAM TAVAN GERÇEK AMA BEN BUNLARLA MORALİMİ BOZMAM
Dezavantajlarınız yok muydu?
Vardı elbette. Dediğiniz gibi bir kadının yerel yönetimin başına geçmek için yarışması elbette mücadele demek. Maltepe’nin ilk kadın belediye başkanıyım. Bu bazıları için iyi olsa da bazıları için iyi değildi sanırım. Ben partinin çalıştaylarında raporlamalarında bilim kurulu içinde yer alıyordum ama yine de “Neden partinin içinden yetişmiş biri olmadı?” şeklinde eleştiriler oldu. Uzun süredir parti üyeliğim olmasına rağmen partiyle ne ilgisi var denilecek kadar ileri şeyler söyleyenler oldu. Rahmetli babam ve rahmetli ağabeyim ilçede aktif siyaset yaptılar. Ben de geri planda onların çalışmalarına katkı sunan biri oldum hep ama bunları görmezden gelmek isteyenler oldu. O cam tavan var doğru, ama moralimi bozmam bunlarla, bozmadım da. İşyerim burada, evim burada. Mimar olarak bu kenti de ilçemi de hep gözlemleme şansım oldu. Artılarıma odaklandım. Ben kendimi saklamadan hayata baktığım yer nedeniyle ve inatçı kararlı solcu olduğum için seçildim bence.
Sol kimliğiniz ön planda olmasına rağmen aday olduğunuz anlaşıldığında sizi sürekli mafyatik bir profil olarak bilinen Mehmet Köymen’e izafe eden tezviratlar yapıldı. Kampanyanızı etkiledi mi bu paylaşımlar ve bu işin aslı nedir?
Evet bu şahısla bir akrabalığımız var. Ama kendisini hayatım boyunca bir kez gördüm. O kadar. Beni kızkardeşi yaptılar, eşi yaptılar, kızı yaptılar.Ziyadesiyle aday adaylığı sürecinde adaylaşmamam için yapılmış bir tezvirattı. Sonuç itibariyle mafya diye nitelendirilen biri var ise ben de solcuyum ve hayatım boyunca yaptığım tek şey kamunun yararını ve halkın yararını gözetmek… Bu iki çok uzak olguyu yan yana getirmelerindeki motivasyon çok sorunlu. Aslında bu da kadın olmakla ve bahsettiğiniz cam tavanla ilgili, bir kadını mutlaka sülalesindeki güçlü birine izafe etme, birinin eşi kızı kardeşi olarak görmeye çalışma alışkanlığı ile ilgili. Ama bu çok bilinçliydi. Madem bir erkeğe izafe edeceksiniz o zaman beni rahmetli ağabeyim Ercan Köymen’le anmaları gerekirdi. Ağabeyim Ercan Köymen burada AK Parti döneminde belediyede muhalefetin meclis üyesiydi. Her meclis konuşmasında benim ofisimi vergi memurları basardı. CHP Maltepe'de kazandıktan sonra başkan yardımcılığı yaptı. Milletvekili adayı oldu. Hep aktif siyasetin içindeydi. Ama partiye bu kadar emek vermiş Ercan Köymen’in kızkardeşi denmedi benim için de, ne gariptir ki partililer bile gittiler Mehmet Köymen’in kızı falan dediler. Akrabaymışsınız dediler. Ben de dedim ki, "Kendisini sizden daha fazla tanımıyorum".Çok komikti bu ve rekabetçiliğin geldiği nokta açısından manidardı. Ki dediğim gibi inkar etmiyorum, akrabamdır. Ama hayatımda bir kez gördüm. O da babamın cenazesinde.
YETİŞKİN PARTİLİ KADINLARDA ERKEK SİYASETÇİLERİ DESTEKLEME EĞİLİMİ VAR
Kadınlar ne kadar yanınızda durdu bu süreçte? Kadının aktif siyasette yer almasını güçlü şekilde destekleyen muhalefette kadınlar kadınları yeterince desteklemiyor gibi bir gözlemim var benim, katılır mısınız?
Siyasette kadınlara biçilmiş roller var ve kadınlar da bunları kabul etmiş görünüyor.Çok ciddi emekleri var sürekli sahadalar ama siyasetin asıl vitrini hala ağırlıklı olarak erkek. Aynı yaş grubundaki kadın ve erkek arkadaşlarımız arasında gayri ihtiyari erkekler seçiliyor. Genç Kadınlar buna itiraz edebiliyorlar artık. Ama yetişkin olan kadın arkadaşlarımızda ise evladı gibi gördüğü kadın ve erkekler arasında erkeklerden yana tavır koyma durumu var ve bu çok ilginç.
Siyasette başarılı olan kadınlar için ise başarılarını ‘erkek gibi’ siyaset yapmalarına borçlu oldukları yönünde bir tez var, buna katılır mısınız?
En büyük problem kadınların erkek egemen davranış biçimlerine karşı çıkarken bir yandan da varolabilmek için aynı metodlara başvurması.
Peki bu kadın siyasetçiler kendilerini erkeklerden nasıl nerede ayrıştırabilir? Mesela daha merhametli olarak, insanlara şefkatli yaklaşarak mı farklarını ortaya koymalılar?
Sadece merhamet diyemeyiz çünkü bizde merhametle kadınları etiketlemek de kadınlara zayıflık ataması yapmaya eşdeğer oluyor. İktidar göstergesi olan hegemonik düzeni alt üst etmeli, eşitlikçi ve yatay ilişki kurma pratiğini geliştirebilmemiz lazım.Kadın aslında güçlü ve gücünü daha eşitlikçi politikalar üreterek, yatay ilişkiler geliştirmeyi başararak farkını ortaya koyabilir.
Kadın siyasetçi olmanın farkından da öte, “Halkçı belediyeciliğin” özünde de olan bir şey değil mi merhamet ve şefkat?
Doğru söylüyorsunuz. Şeffaf hesap verebilir denetlenebilir yerel yönetim, dezavantajlı gruplara duyarlı alan tarifi yapmak… Bunlar hep adalet duygusuyla ilgili. Toplumda çocuklar, yaşlılar, kadınların öncelenmesi ve eşit hale gelmeleri için çalışmak, bunlar hep şefkatle ve merhametle ilgili. Bunlar kadınlarla ilgili olarak kullanıldığında kulağa kötü gelen, özellikle kadını zayıf gösteren özellikler gibi lanse ediliyor ama aslında değil. Sadece merhametle olmaz ama merhametsiz hiç olmaz .
MUHAFAZAKAR SEÇMENE BİR ADIM GİTTİK ON ADIM GELDİLER, ONU GÖRDÜK BU SÜREÇTE
Maltepe’de muhafazakar seçmen var mı, muhafazakar seçmenle aranız nasıl?
Muhafazakarlarla da ilişkilerim iyi. Benim için hep “Solcu ama dürüst” dediler.
Ama bir 'ama' var yani…
Evet ‘ama’lı. Sadeliğim de muhafazakar seçmenin hoşuna gitti bence.
AK Partili olmayan bir muhafazakarlık türü de var sanırım Maltepe’de…
Her yerde her türü var muhafazkarlığın. CHP’ye oy vermeyen onları dinden uzak yabancılaşmış gören kesimle bire bir görüştüğümde onlar beni “Solcu ama…” ya da işte “CHP’den aday ama…” diyerek bir paranteze aldı, bunu hissettim. Çünkü o bahsettiğimiz eşit ilişki kurma, sadelik, bağırmayan sakinlik saygılarını kazandı. Biz bir adım gittiğimizde onların on adım geldiğini gördük gerçekten bu süreçte. Dahası insanlara doğdukları yerlerden kimliklerinden bağımsız olarak eşit hizmet götürme vaadi bile sanki olağanüstü bir şey söylemişiz gibi muamele gördü her kesimden seçmenden. Bu çarpıcıydı. Siyaset bizleri birbirimizden çok koparmış. Solcu olmam benim başka hayat tarzı olanlarla, muhafazkarlarla ilişki kurmamın önüne neden geçsin mesela böyle saçma bir şey olabilir mi ama olmuş, verili siyaset bunu dayatıyor çünkü. Ama bu dayatmayı umursamadan sadece samimiyetle yol aldığınızda da insanlar bunu hissediyor.
BELEDİYE DUVARLARINA BİR KÂR-ZARAR TABLOSU ASACAK İSEK BU KENDİ KARNEMİZ OLMALI, GİDENİNKİ DEĞİL
“Maltepe’nin bir önceki yönetimiyle farklılıklarımız olduğunu anladık” gibi bir ifadeniz oldu Habertürk’te Esra Toptaş’ın programında. Neyi kasdettiniz?
Birincisi kamuyu öncelemek ve bireyleri öncelemek arasında çok ciddi fark var. Ben başka bir şey daha söyledim. Önceki belediyelerin borç tablolarının duvarlara asılmasıyla ilgili…
Evet onu da soracaktım…
Ben bunu da doğru bulmuyorum mesela. Beş yılın sonunda her belediye kendi karnesini oraya asmalı mümkünse. AK Parti’den devralınan partilerin duvarlarına borç tabloları asmak yerine her belediye beş yılın sonunda kendi karnesini duvarlara asmalı. Karnemiz budur buyrun şu kadar borçla ya da borçsuz........