Siyasetin bitmeyen sınavı

30 Ağustos günü Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde yakın geçmişte terk edilen bir yeminin, kimi teğmenler tarafından kılıçlar çekilerek tekrarlanması. Bu tabloya bir dönem birincisinin öncülük etmesi ve takriben mezunların üçte birinin bu yemine eşlik etmesi. Yaşanan hadisenin özeti bu.

Ancak bu olay bir anda ülke gündemini değiştirmeye, artık olmaz denilen tartışma ve arayışları canlandırmaya yetti.

En başından itibaren şu üç tezi savundum. Birincisi bu durum neresinden bakarsanız bakın bir disiplin ihlaliydi ve dolayısıyla önünde arkasında neyin olduğu doğru anlaşılmalı. Bu da çok yönlü bir araştırmayı gerektiriyor elbette.

İkincisi, hiçbir gerekçe ya da yaklaşımla burada ortaya çıkan manzarayı heyecan verici bulmak, buradan geçmişin yanlışlarını çağrıştıran kapılar aramak kabul edilemez.

Üçüncüsü, bu hadiseye yönelik tepkiler (küfür ve çirkin yaklaşımların dışında) demokrasiye sahip çıkmanın duyarlılığı olarak görülmeli. Kimden gelirse gelsin kıymetli kabul edilmeli.

YARIM ASIRLIK DARBE TARİHİ

Bu tartışmaları yürütürken ister istemez tarihe bakıyoruz. Yakın tarihimizi bir yanıyla darbelerin tarihi olarak tanımlayanlara katılmamak mümkün mü? 1960, 1971, 1980, ardından 28 Şubat, sonrasında 28 Nisan bildirisi ve nihayet 15 Temmuz darbe girişimi. Aradaki cuntacı girişimleri saymıyorum bile.

Böyle bir toplumsal hafızanın, olup biten karşısında “Ne var canım bunda, kendilerini ifade ediyorlar” kıvamında bir tavır göstermesi düşünülemez.........

© Habertürk