Bir NATO zirvesinin hemen ardından ABD’de Cumhuriyetçi bir başkan adayının saldırıya uğraması, arkasında birileri olsun ya olmasın, önemli sonuçlar üretmeye aday. 2024 zirvesinde verilen mesajlar ve özellikle tehdit tanımları, saldırıya dair olağan şüphelileri kolayca artırıyor. Diğer yandan bunun bir “iç hesaplaşma”nın yansıması olduğunu düşünsek bile, Amerikan seçimlerinin dünyayı etkileme kapasitesi bu tezi anlamsız kılıyor. Hele de bu seçim.
Trump’a yönelik suikast girişiminin, seçim sonuçlarından önce seçim sürecini nasıl etkileyeceği önemli. Düz bir mantıkla Trump lehine sonuç üreteceğini düşünenlerin sayısı az değil. Öte yandan eğer bu doğruysa, bu defa ayakta durmakta zorlanan Joe Biden’ın çekilme ihtimalini güçlendirmesi de önemli bir tez.
Şurası net. Trump’ın zaferi gerçekleşirse, kritik atamalardan, sistemde radikal yapısal reformlara, karar alma süreçlerinden dış politikanın kritik başlıklarına kadar ciddi değişimler bekleniyor. Avrupa’ya yönelik eleştirileri buna dair önemli bir örnek. Askeri anlamda Avrupa’nın elini taşın altına koymadığını, işin özellikle mali yükünü ABD’nin sırtında tuttuğunu söylüyor.
TRUMP'IN ÖNÜ MÜ AÇILIYOR?
Ülke içinde ise çok ilginç bir seçim dönemi yaşanıyor. Öncelikle Trump’ın ilk başkanlık dönemi ve sonrasındaki gerilimli yıllarda eleştirildiği pek çok konu kamuoyunda dikkate bile alınmıyor. Kazandığı seçimde sürece müdahale eden eller, istihbarat örgütleri ve sosyal medyayı zehirleyen yapılanmalar konuşulmuyor neredeyse. "Bir el Trump'ın........