Fransa, aşırı sağ ve Türkiye

Dün gece sona eren Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde pek çok ülkede aşırı sağın güç kazanması, ilk sonucunu Fransa’da verdi. Aşırı sağcı Ulusal Birlik Parti’nin yüzde 31.5 oy alması, Cumhurbaşkanı Macron’un seçim kararı almasına neden oldu. Almanya ve daha pek çok ülkede aynı oranlarda olmasa bile benzeri sonuçlar var. Aynı gün genel seçim de yapan Belçika’da bölünmeyi savunan Flaman milliyetçileri seçimin galibi oldu. Başbakan istifa etti.

Bu tartışma zaten sadece AB’nin değil, tüm dünyanın gündeminde uzun süredir devam ediyor. Bunları kısaca aktardıktan sonra, Türkiye’de milliyetçilik üzerinden yapılan tartışmalara ve siyasi sonuçlarına değinmek istiyorum.

2023 Mayıs seçimleri, gerek seçime farklı ittifaklarda giren milliyetçi ve ülkücü kökenli partilerin toplamda ulaştığı oy, gerekse ilk turda bir milliyetçi adayın aldığı oyun süreci ikinci tura taşıması üzerinden hayli konuşuldu. Ancak 2023 sonuçlarının ardından yapılan iki değerlendirmeye katılmadığımı belirtmek istiyorum. Birincisi, toplamda yüzde 23-24’lere ulaşan ‘milliyetçi oylar’ üzerinden, siyasi merkezde bunları derleyip toparlayan bir partinin ortaya çıkacağı iddiası. Nitekim buna talip olduğunu söyleyen siyasetçiler de oldu o günlerde.

İkincisi, bu artış ya da yükselişin tamamen geçici ve dönemsel olduğu yönündeki yaklaşımlar. Buna katılmak da mümkün değil. Hatta 2024 yerel seçimlerinde ortaya çıkan sonuçlar üzerinden “Hani milliyetçilik yükseliyordu, işte gördüğünüz gibi çöktü” gibisinden tuhaf yaklaşımlara tanık olduk. Çöken bir şey yok, aksine çok kuvvetlenen bir siyasi damar var. Elbette farklı tanımlarla. İspatı kolay. Türkiye'de geleceğe dair adı öne çıkan ve yeni siyaset iddiasında olan hiç kimse kendisini milliyetçilik olmaksızın tarif edemez.

BAZEN KİMLİK, BAZEN SIĞINAK

Öncelikle bizdeki milliyetçilik, farklı tanım, bakış açıları ve siyasi vurgulara sahip. Zaten ortaya çıkan partilerin sayısı da tam olarak buna işaret ediyor. Ancak genel anlamda kimliğini........

© Habertürk