Soğuk ve insan sevmez bir film |
“Avın Ardından” (After the Hunt), üniversite hayatı üzerinden “MeToo çağı”, “linç kültürü” (cancel culture) ve kuşaklararası çatışmalara odaklanan bir film…
Olay örgüsünün sürüklediği bir film değil “Avın Ardından”. Her şey, bir cinsel taciz suçlamasının filmdeki üç karakterin hayatına getirip götürdükleri üzerinden şekilleniyor. O yüzden, karakterler üzerinden yazıya başlamak galiba en doğrusu...
Baştan söylemekte yarar var, finalde hikâyeyi şekillendiren en önemli sualin yanıtının belirsiz bırakıldığı bir film bekliyor sizi. Aynı zamanda, hayli kafa karıştırıcı ve provokatif… Çünkü amaç, kesin sonuçlara varmak değil, karakterlerin kriz sürecindeki davranışlarının keşfine çıkmak…
Açılışta olayların Yale’de geçtiğine dair bir yazı çıkıyor. Yani, ABD’nin en iyi üniversitelerinden birindeyiz. Ana karakter Alma Imhoff (Julia Roberts), felsefe profesörü… Eşi Frederik Mendelssohn (Michael Stuhlbarg) hali vakti yerinde bir psikiyatrist… Film boyunca, birkaç sahnede Alma’nın, sevgi dolu Frederik’e artık ilgi duymadığını anlıyoruz. Ama evliliği bitirme yönünde bir isteği veya planı olmadığı belli. Frederik’in çabalarına rağmen dertlerini pek paylaşmıyor onunla. Ev arkadaşı gibi görüyor onu. Yalnız kalmak istediğinde başka bir semtteki kendi dairesine gidiyor zaten.
Alma’yı aynı departmandaki meslektaşı Hank Gibson (Andrew Garfield) ile birlikte gördüğümüzde ise heyecanlandığını hissediyoruz. Peki, Hank? Açıkçası orası biraz karışık. Eşi Frederik, “Hank ve doktora öğrencisi Maggie’nin (Ayo Edebiri) Alma’ya hayran olduklarını” söylüyor filmin başlarında. Hank açısından film boyunca bizim pek hissedemediğimiz bir hayranlık bu… Akademik saygı bir yana, Hank’in Alma karşısında şımartılmış diyeceğimiz kadar rahat ve umursamaz olduğunu görüyoruz. Alma, onun için çoktan fethedilmiş kale gibi… Akşam mesai sonrası bara çağırdığında Alma evde onu bekleyen Frederik’e aldırış etmeden hemen atlayıp geliyor mesela ve flört etmenin tadını çıkarıyor. Hank ise aynı barda iyice sarhoş olup Frederik’e saygısızlık ettikten sonra hesabı Alma’ya bırakarak basıp gidebiliyor.
Buna karşılık Maggie için Alma, gerçekten çok önemli bir figür. Akıl hocası olarak görüyor onu. Hank’e getirdiği tecavüz suçlamasını, önce Alma ile paylaşıyor zaten. Tecavüz iddiasının iftira olduğunu söyleyen Hank de öncelikle Alma’nın desteğini istiyor. Her ikisi de Alma’yı yanlarına çekmek için çaba gösteriyor.
Alma, kendini olayın dışında tutmaya çalıştıkça daha çok içine çekiliyor. Başlangıçta o gece için ikisine de ayrı ayrı kızdığını seziyoruz. Neler olduğundan ziyade, Maggie’nin Hank’i evine almasına; Hank’in de o saatte öğrencisinin evine girmesine kızıyor. Kıskançlık da hissediyoruz. Sonraki günlerde samimi davranmıyor, akademik anlamda kendi menfaatlerine........© Habertürk