Başarılı bir ilk film

“Üzgünüm, Bebeğim” (Sorry, Baby), 1994 doğumlu Eva Victor’un yazıp yönettiği ilk uzun sinema filmi… Geçmişine baktığımızda, eril bakış açısıyla dalga geçen feminist web sitesi Reductress’de stajyer olduğunu görüyoruz önce. Sonra aynı sitede yazarlıktan sosyal medya videolarına ve “Billions” (2020-2023) adlı televizyon dizisindeki oyunculuğa kadar uzanıyor.

Dünya prömiyerini geçtiğimiz Sundance Film Festivali’nde yapan ve senaryo ödülü kazanan “Üzgünüm, Bebeğim”, içinde bulunduğumuz ödül sezonunun adı geçen filmlerinden biri. Eva Victor, Altın Küreler’de dram kategorisinde en iyi kadın oyuncu, Eleştirmenlerin Seçimi’nde senaryo dalında aday şu anda… National Board of Review tarafından ise ilk film dalında yılın en iyi yönetmeni seçilmiş durumda. Yeni ödüller alır mı almaz mı bilemem ama Victor’un yazarlık, oyunculuk ve yönetmenliğin hakkını verdiğini söyleyerek başlayalım yazıya.

“Üzgünüm, Bebeğim” lineer bir hikâye kurgusuna sahip değil. Söz konusu teknik, genellikle seyircilerin zihnindeki soruların sayısını ve merak öğesini artırmak için kullanılır. Burada ise öyle bir hedeften söz etmek zor. Amaç, hikâyeyi şekillendiren trajik olaydan bağımsız olarak karakterleri gözlemlememizi sağlamak… İlk bölüm, iki arkadaşın buluşması üzerine kurulu: New York’tan gelen Lydie (Naomie Ackie), New England’da tek başına yaşayan Agnes’i (Eva Victor) ziyaret ediyor. Daha ilk andan birbirlerini çok sevdiklerini ve bir araya gelmekten ötürü çok mutlu olduklarını görüyoruz. Öyle ki, birlikte vakit geçirirken ortaokullu kızları hatırlatıyorlar. Film ilerledikçe hayatlarını farklı şehirlerde sürdüren iki akademisyen oldukları anlaşılıyor.

Arkadaşlarının evinde katıldıkları küçük yemek daveti, genç erkek komşu Gavin’in (Lucas Hedges) kapı önünde sonlandırılan kısa ziyareti ve Lydie’nin verdiği güzel haber dışında çok fazla şeyin olup bitmediği bir bölüm bu… Ama Agnes üzerine birçok gözlem yapma şansı buluyoruz. Mizah duygusuna sahip, alaycı, zeki ve sakin biri... Natasha (Kelly McCormack) adlı kıskanç ve marazi arkadaşının gereksiz sataşmalarına yanıt vermemesi, sabrının ve özgüveninin göstergesi... Öte yandan, özellikle evde yalnız kaldığında hiç huzurlu biri olmadığını, psikolojik açıdan kendini güvensiz hissettiğini görüyoruz. Ki zaten film, bu güvensizlik hissi ve psikolojik sorunlar üzerine kurulu.

Geçmişte geçen ikinci bölümde, Agnes’in sorunlarının nedenini öğrenmekte gecikmiyoruz. Agnes’in öğrenciyken yaşadığı travmatik olaya öncesi ve sonrasıyla tanık oluyor; yaşadığı şokun ilk etkilerini yakından gözlemliyoruz. Eva Victor, Agnes’in yaşadığı kötü olay sırasında hissettiklerini Lydie’ye detaylı olarak anlattığı sahnede yazar, yönetmen ve oyuncu olarak gerçekten etkileyici iş çıkarıyor. Filmin kalbi niteliğini taşıyan kritik bir sahne bu… Anlattıkça, Agnes’in ne kadar ağır şeyler yaşadığını ve aldığı........

© Habertürk