Oyunculuk biraz da 'hayat hırsızlığı' değil mi?

Noah Baumbach'ın yeni filmi Jay Kelly’de bir sahne var. Dünyanın en ünlü oyuncularından bir olan Jay (George Clooney oynuyor), kendisine ilk rolü veren yönetmenin cenazesinde oyunculuk kursundan bir arkadaşı Timothy’le (Billy Crudup döktürüyor) karşılaşır. Bir zamanlar çok iyi arkadaş olan ama yıllardır görüşmeyen ikili, bir şeyler içmek için bir bara gider. Jay oyunculukta zirveye çıkmış, Timothy ise daha ilk adımında hüsrana uğrayınca oyunculuğu bırakıp çocuk terapisti olmuştur. İkisinin de saf ve temiz olduğu günlerden konuşurken Jay, arkadaşının çok iyi bir oyuncu olduğunu hatta, iyi bir metod oyuncusu olduğunu söyleyip ondan menüyü okumasını ister. Eski günleri yad eden iki dostun muhabbetinin orta yerinde Timothy birden bire, gözleri dolu dolu olmuş şekilde menüyü okumaya başlar. Az önceki neşeli adam gitmiş, sesi titreyen, yıkılmış bir adam olarak menüdeki yemekleri daha önce hiç kimsenin okumadığı şekilde sıralamaya başlar: “Trüflü parmesanlı patates kızartması. Balzamik ballı soslu ve pastırmalı Brüksel lahanası...” Boğazı düğüm düğüm devam eder: “Göbek marul dilimleri...” Timothy, oynamıyor gerçekten menüye ağlıyordur sanki! ‘Büyük oyuncu’ Jay, oyunculuktan vazgeçip çocuk terapisti olan arkadaşına şaşkın şaşkın bakıp “İşte bu Method oyunculuğu” bi diye yüzünde acı bir gülmemeyle onu tebrik eder...

Oyunculuğun kutsal bir iş olduğunu düşünmüyorum bunu baştan söyleYEyim ancak ‘normal’ bir iş de olmadığına inanıyorum. Koca bir kameranın önünde, üzerinize çevrilmiş ışıkların altında, pür dikkat size izleyen onlarca gözün önünde, hayatınızda hiç içinde bulunmadığınız bir duyguyla, hiç tanımadığınız bir adamı ya da kadının ruhunu kavrayıp onun gibi ağlamak, onun gibi gülmek, onun gibi yürüyüp, onun gibi koşmak, onun gibi öpüşmek, daha birkaç hafta tanıştığını biri olmak, olabilmek normal bir şey olabilir mi? Sanmıyorum...

Oyunculuğun deliliğin sınırlarında gezindiği anlar oluyor. Gelmiş geçmiş en iyi oyunculardan Robert de Niro’nun Taksi Şoforü’ndeki Travis Bickle ya da Azgın Boğa’daki Jake LaMotta’ya dönüşümü, Christan Bale’in Makinist filmindeki rolü için 30 kilo verip Vice: Gölge Adam’daki Dick Cheney karakteri için 40 kilo alması... Joaquin Phoenix’in ‘Joker’ olması ya da bugünlerde ortalıkta dolaşan listelerin bir çoğunda 21. Yüzyılın En İyi Filmi olarak........

© Habertürk