Batı için “Geleneksel Müttefik”ten ihtiyaç duyulmayıp giderek “Açık Hedef”e dönüşen Türkiye
Öyle ki, ABD ve Avrupalı müttefikleri Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin yer almadığı bir savunma hattı kurmaya çalıştığı gayet açık ve net biçimde ortada olan bir durum. Yine Doğu Akdeniz’in altında büyük bir enerji potansiyelinin yattığı sağır sultanın dahi malumudur artık. Bölgede, enerji barındıran münhasır iktisadi bölgelerin sınırlarının nasıl çizileceği konusunda yaygın uzlaşmazlıklar mevcut oladursun burada Türkiye neredeyse de-facto muamelesi görerek deyim yerindeyse dışlanıyor. Özellikle de başta Yunanistan, Mısır, Güney Kıbrıs ve İsrail olmak üzere Türkiye’yi kaale almadan denizi nasıl bölüşeceklerini belirleyen yabancı devletler, Türkiye’nin bunun hukuk ve hakkaniyete uygun olmadığına ilişkin itirazlarını görmezden gelmişlerdir. Farklı bir harita tekniği kullanarak münhasır iktisadi bölgelerin sınırlarını değiştirmeyi öngören ve sürece Libya’yı da katan Türk önerisiyse hala Libya parlamentosunun onayını beklemektedir ve halen kesinleşen bir durumdan bahsetmek söz konusu dahi değildir.
Diğer yandan Türkiye’yi daha yakından ilgilendirmesi gereken gelişme Kıbrıs Rum Kesimi’nin gerek araştırma gerek güvenlik operasyonları açısından bir merkeze dönüşmesidir. Fransa’ya ek olarak, kısa bir süre önce ABD de Güney Kıbrıs’ı Doğu Akdeniz’deki varlığını sürdürmek için bir üs olarak seçmiştir. Enerji aramalarına ilişkin operasyonlar da buradan desteklenmektedir. Ayrıca, Rusya’nın Suriye’de yeniden sürekli bir deniz üssü kazanma girişimlerine de bölgede güçlü bir Atlantik varlığıyla da karşı konulmuş olacaktır ki Rusya, Suriye’de yeniden sürekli bir deniz üssü kazanma girişimlerinde bulunurken ABD’nin buna cevabı Suriye’de üs kurmak oldu. Yani belli, Rusya nerede olursa karşısına da Batılı rakipler dikilecek. Rusya’ya hiçbir yerde at koşturmamakta kararlılar.
Bütün bunlar olurken Türkiye, Azerbaycan doğalgazı ve bir miktar Kazakistan gazına ek olarak açacağı bir enerji koridoru ile kısa vadede Rus doğalgazını, belki de uzun vadede İran doğalgazını kendi toprakları üzerinden Avrupa’ya sevk ederek bir doğalgaz merkezi olma hesapları yapadursun ABD, Doğu Akdeniz’de çıkan gazı Yunanistan üzerinden sevk konusunda ısrar ediyor ve diğer yandan Avrupa’nın Rus doğalgazına bağımlılığını azaltması konusundaki telkinler yapıyor.
Öte yandan Karadeniz’de de vaziyet çok farklı değil. Türkiye’ye Karadeniz’de kıyısı olmayan ülkelerin bu denize sokacakları donanmanın gücünü ve konukluk süresini tanımlama gücü ve imkanı tanıyan Montrö Boğazlar Sözleşmesi olsa da olmasa da Karadeniz’de kıyısı olmayan ülkelerin bu denizde Türkiye’nin izin vermesine lüzum olmaksızın istediği kadar konuk olabilen, hatta kalıcı olma iddiasında da bulunabilen durumda olacakları yeni bir jeopolitik koşulu ortaya çıkarma üzerine çalışıyor ABD ve Avrupalı müttefikleri…
Yani öyle bir yeni jeopolitik koşul meydana getirmek istiyor ki ABD ve Avrupalı müttefikleri, Montrö sayesinde Karadeniz’e geçişlerde kilit aktör olan Türkiye’yi by-pass edip Karadeniz’de serbestçe dolaşım hakkı elde edebilmek ve bu denizde istediği kadar konuk olabilme, hatta kalıcı olabilme hesapları yapıyor.
Nitekim bu amaç doğrultusunda SSCB dağıldıktan sonra Varşova Paktı üyesi olmaları münasebetiyle Sovyet müttefiki olan Bulgaristan ve Romanya NATO’ya ve AB’ye alınarak Montrö ile ipleri elinde tutan Türkiye’ye ihtiyaç duyulmayacak bir denklemin inşası gerçekleştirilmeye çalışılmıştır ABD ve Avrupalı müttefikleri tarafından…
Her ne kadar düz mantıktan bakıldığında Batı’nın Türk boğazlarını kullanarak Karadeniz’e egemen olması ve Rusya’yı güneyden kuşatması böylece zorlanıyor gibi bir görüntü ortaya çıksa da, böyle bir kanaat meydana gelse de NATO, özellikle ABD güvenlik alanında zorluk yaşamaya alışkındır. Kaldı ki, Rusya’nın Karadeniz’de etkin bir deniz gücüne sahip olmadığı da son birkaç yılda meydana gelen yeni gelişmelerle ortaya çıkmış durumdadır.
Bütün bunlara ek olarak şunu da bilmek lazımdır ki, Soğuk Savaş yıllarında ve sonrasında Ortadoğu’daki işgalleri esnasında topraklarımızda üsler konuşlandıran ve Türkiye’yi Doğu Bloku’na karşı bir nüfuz alanı ve ileri karakol olarak gören ABD, 1950’li yıllarda İncirlik Üssü ile başladığı Türk topraklarında konuşlanma politikalarına 2012 senesinde İran’a karşı İsrail’i korumak için Malatya’da yapılan Kürecik Radar Üssü ile son verdi. Kürecik Radar Üssü’nün hayat bulması, ABD için Türkiye’ye bakış noktasında bir dönüm noktasıydı zira o tarihten sonra ABD, Türk........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein
John Nosta
Joshua Schultheis
Rachel Marsden