Türkiye’nin sermaye kaynakları, doğal kaynakları ve insan kaynakları hep mahdut olmuştur. Osmanlı’nın çökmesinin de Türkiye Cumhuriyeti’nin sıklıkla bir ekonomik krize maruz kalmasının da sebepleri bunlardır aslında.
Yerel kaynaklar sınırlı olunca dışarıdan kaynak sağlamak gerekiyor. Türkiye ekonomisi kırılgan olduğu için yurtdışından gelen sermaye genelde sıcak para oluyor. O da sadece bir arbitraj fırsatı varsa geliyor. Mesela borsamız düşükken Dolar getirip bozduruyorlar, ve hisse senedi ve fon alıyorlar. Piyasalarda bir Dolar bolluğu ve rahatlama oluyor. En ufak bir sıkıntıda veya yeterince kar yapınca ise aldıklarını hemen satıyorlar, TL’yi tekrar Dolara çevirip ülkelerine dönüyorlar. Sıcak dövizin tekrar yurtdışına çıktığını farkeden vatandaşlar da işkilleniyor, Dolara dönmek istiyor ve döviz bürolarına koşuyorlar. Al sana kriz!
Elbetteki ülkeye yabancı sermaye girişi önemli. Ama yabancıların Türkiye’de fabrika veya işyeri açmak için, emlak satın almak için ve/veya “bir gecede Dolara çevrilip yurtdışına çıkarılması mümkün olmayan yatırımlar” için sermaye getirmeleri çok önemli.
Kaynaklar sınırlı olunca bunları sadece tespit edilmiş doğru endüstrilere yönlendirmek gerekiyor. Bunu yaparken de gerektiğinde demokratik olmamak ve serbest piyasa düsturlarından taviz vererek korumacı olmak gerekebiliyor.
Örneğin........