Yavuz Sultan Selim ve Osmanlı-Türkmen Meselesi

Yavuz Ne Yapsaydı Baş Tacı Ederdiniz?

Bir devlet düşünün ki;

1)​ İsmi, ailesinden ve bağlı olduğu tarikattan geliyor olsun.

2)​ Bağlı olduğu bu tarikatı ve mezhebini resmi ideoloji haline getirsin.

3)​ Gerek aynı milletten olduğu gerekse de manevi yönden sevgi, saygı ve teveccüh gördüğü hatta hükümdarının kız kardeşini alarak akrabalık bağı kurduğu başka bir devleti ve ülkeyi, ilk fırsatta ele geçirip kendi yurdu-mülkü haline getirsin.

4)​ Bu yolla kendi hükümranlığını ve devletini ilan etsin.

5)​ Yine bu coğrafyaya ve yayıldığı çevre ülkelere ithal din adamları yoluyla, gerek gördüğünde ise cebren-baskı yoluyla iki asır içerisinde kendi mezhebini hakim kılsın.

6)​ En meşhur hükümdarları, bu tarikat ve devlet adamlığının da ötesinde kendisini ilahi bir kisveyle bu mezhebin en üst ruhani lideri ilan etsin.

7)​ Bu ruhani liderlik kisvesi altında diğer çevre ülkelerin genelinde, bağlıları üzerinde etkin olmaya ve onları harekete geçirmeye-ayaklandırmaya çalışsın.

8)​ Bu çağrıya kulak veren çevre ülkelerdeki bağlıları, yaşadıkları yani tebaası oldukları devletlerin-ülkelerin topraklarını yakıp, yıkıp, on binlerce hatta sonraki yüzyılı da katarsak toplamda 100 binden fazla insanın canına, malına, mülküne kastedip bu ruhani liderlerine doğru hareket etsin.

Osmanlı’yı sığ bir tarih anlayışıyla istilacı olarak kabul eden zihniyet “Osmanlı Devleti’nden ve Osmanlı’daki ilk halife Yavuz Sultan Selim’den mi bahsediyor acaba?” diye sormuştur bile. Ancak yanılırlar. Aksine o dönem Osmanlı’nın ve Yavuz’un en büyük düşmanı olan, özellikle son zamanlarda bahsini ettiğimiz zihniyet tarafından deyim yerindeyse kutsanan bir devletten ve hükümdardan bahsediyorum. Dilerseniz yine madde madde açıklayalım.

1)​ Bu devletin, ailenin ve tarikatın adı, Safevi’dir.

2)​ Azerbaycan merkez olmak üzere Türkmen Aşiretleri üzerinde 14. Asrın başları itibariyle etki etmiş Erdebili neslinden Şeyh Safi’den gelen bu aile ve tarikat, özellikle 15. Yüzyılın ortaları itibariyle Şeyh Cüneyt ile birlikte Batıni etkisine girmiş ve Şiilik’i mezhep ve resmi ideoloji olarak benimsemiştir.

3)​ Sultan II. Murat’tan göremediği ilgi ve alakayı bir diğer Türkmen-Oğuz Devleti Akkoyunlular’da-Uzun Hasan’da bulan Şeyh Cüneyt, yine Uzun Hasan’ın kız kardeşi ile evlenmiştir. Uzun Hasan’ın vefatından sonra ise Şeyh Cüneyt’in torunu Şeyh İsmail, ortaya çıkan taht mücadelelerini fırsat bilmiş ve tüm Akkoyunlu topraklarını ele geçirmiştir.

4)​ Böylelikle 1501 senesinde Safevi Devleti kurulmuştur.

5)​ Şeyh İsmail, artık Şah İsmail olarak Azerbaycan’dan sonra tüm İran’ı-Horasan’ı da ele geçirmiştir. Daha sonra Şiilik’in merkezi Irak ve Lübnan bölgelerinden Şii din adamları getirterek, Sünni olan bu coğrafyanın iki asır içerisinde Şii’leşmesine ve hatta ileriki asırlarda Şiilik’in merkezi haline gelmesine sebep olmuştur. Şii’leşmek istemeyenler ise ya sürülmüş ya da katledilmişlerdir.

6)​ Kızılbaş Alevi Türkmen Aşiretler üzerinde tarikat şeyhi olarak kabul gören Şah İsmail, İranlı Şiiler üzerinde ise Safevi Ailesi’nin Hz. Ali ra’ın soyundan geldiğini iddia ederek kendisini gaipteki 12. İmam’ın yeryüzündeki görünen yüzü ilan etti.

7)​ Yüklendiği tüm bu dini vasıflar doğrultusunda Akkoyunlu, Azerbaycan ve İran toprakları dışında,İsfendiyaroğlu, Karamanoğlu, Dulkadiroğlu ve tabi Osmanlı topraklarını tehdit ve taciz eder oldu.

8)​ Şeyhliğine ve 12. İmam makamına dayanarak Anadolu genelindeki bağlılarına yaptığı çağrılar sonucunda, Anadolu genelinde Kanuni Sultan Süleyman Dönemi de dahil olmak üzere Osmanlı Devleti’nin en zirvede olduğu asra damgasını vuracak Şah Kulu, Nur Ali ve Celali İsyanlarına sebep olmuştur. Bu isyanların, neticesinde ise Anadolu genelinde pek çok köy, kasaba ve şehir (Erzincan, Antalya, İzmir, Manisa, Karaman, Mersin, Konya, Kırşehir, Yozgat, Tokat, Malatya, Maraş, Afyonkarahisar, Isparta, Çankırı, Kastamonu, Sivas, Kayseri...) yakılmış, yıkılmış, harabeye dönmüş, yerel yöneticilerden beylerbeyine, vezirlerden sadrazama kadar pek çok devlet adamı can vermiş, toplamda ise yaklaşık 200 binden fazla insan evinden yurdundan, yaklaşık 100 bin insan ise canından olmuştur.

İşte tüm bu olaylar silsilesi, Osmanlı Cihan Devleti’nin tarih sahnesinden silinmesinin daha da net ifade edecek olursak, ikinci bir fetret dönemi içerisine sürüklenmemesi ve Anadolu’nun günümüzdeki gibi İranlaşmasının önüne geçilmesi adına, Yavuz Sultan Selim Han’ın 1514........

© Habername