YENİ YIL MANİFESTOSU

Dün Neredeydik?

Bugün Neredeyiz?

Quo Vadis?

Seyirci kaldık.

Hayat akıp gitti.

Göz açıp kapayıncaya kadar koca bir yıl geçti.

O sessiz hırsız geldi; aldı, götürdü.

Fark ettik ama ses çıkarmadık.

Gördük ama müdahale etmedik.

Dileklerimiz, niyetlerimiz, dualarımız eski yılın peşine takılıp gitti;

heybesinde unutuldu.

Şimdi her şey “yeni” ya —

onları da tozunu alıp yeniymiş gibi sahneye çıkarıyoruz.

Yeryüzü kendinden geçercesine “Hoş geldin!” dediğinde

sanki her şey farklı olacakmış gibi

sarılıyoruz “yenilik” diye adlandırdığımıza.

Her şey yeninin üzerine kurulmuştu:

hayatlar, şanslar, kavuşmalar, barışmalar…

Heyecanlı, neşeli temennilerle coşarken

bir bakıyoruz ki her şey yine aynı:

sıradan, basit, her zamanki gibi.

Biz sadece izledik.

Yalnızlığımızı naif bir çaresizlikle örtüp

kendimizi kandırdık

gelen yılın gerçekten yeni olduğuna.

Yaş Almak mı, Eskimek mi?

İnsan yaş aldıkça yenilenir mi?

Yaşlandıkça tazelenir mi?

Düşünmedik.

Düşünmek istemedik.

“Mutlu yıllar” dedik.

Uğurladık eski yılı…

Mutluluk sipariş eden,

sağlık dileyen,

zenginlik talep eden dileklerle…

Oysa

ne dün yaşanan tam gerçekti,

ne de yarına çıkacak olanın yaşanabilirliğine

karar verebildik.

İnsan, öleceğini bilerek yaşayan tek canlı.

Her şey bitiyormuş da

biz ardından öylece bakıyormuşuz gibi…

Yaşadıklarımızı anılar sandalıyla uzak adalara yollayıp

nostaljik gezintilere çıkarırız ya…

Hatalarımızı geri dönüşüm kutusuna attığımızı sanırız ya…

Oysa hafıza silinmez;

saklanır, bekler.

Zamanın Tanıklığı

Yaşlanıyoruz.

Toprağa yaklaşıyoruz.

Olgunluk denen elbiseyi

kuşaklarla........

© Habername