MEŞGUL MÜSÜNÜZ? |
"Meşgul müsünüz?"
Bu soruya "Hayır" diyecek kişi sayısı günümüzde oldukça az.
Kendime yönelttiğimde de cevabım genellikle aynı oluyor: "Çok meşgulüm."
Birçok insan; "Başımı kaşıyacak vaktim bile yok, öyle çok işim var ki…" serzenişiyle anlatıyor hâlini. Sürekli bir şeyleri yetiştirememekten, vakit bulamamaktan, biriken işlerden, yarım kalan projelerden, gecikmelerden şikâyet ediyoruz.
Dramatik olan şu:
Ölüm döşeğindeki insanın bile hâlâ yapacak çok işi var.
Son nefesini verirken dahi geride kalanları düşünür, hesap yapar, işleri taksim eder. Bunda şaşılacak bir şey yok. İnsan, hayatının öncesine ve sonrasına, sanki hep var olacakmış gibi sirayet etmeye hazır.
Araç olması gerekirken amaç hâline gelen meşguliyet, tam da bu noktada devreye giriyor.
Hepimiz, hayat dediğimiz sınırlı evren sahnesinde tek gösterimlik bir oyunun oyuncularıyız. Ama çoğumuz kendimizi "arkası yarın" dizisinde sanıyor.
Sanki final sahnesi yok.
Sanki perde hiç kapanmayacak.
Sanki bize her zaman bir rol düşecek.
Hatta bir gün gelip jübile yapacağımızı, usta oyuncular olarak çıraklarımıza işin püf noktalarını öğreteceğimizi hayal ediyoruz.
Oysa İlahi ferman açık:
"Bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden ibarettir; asıl hayat ise ebedî âhiret yurdudur. Keşke bunu bir bilselerdi." (Ankebût, 64)
Dağ başındaki bir çobanla, uluslararası bir şirketin CEO'su arasında meşguliyetin kapsamı........