Mahalleye döndürülen köyler üvey evlattan farksız!

12 Kasım 2012 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanan ve 30 Mart 2014’te yapılan Mahalli Seçimlerle birlikte uygulamaya konan 6330 Sayılı Kanun’la büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırı olarak belirlenmiş, bu sınırlar içinde yer alan köylerin tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüştürülmüştü. Böylece, gece köylü olarak yatağa giren 16 bin 220 köy ve 1053 belde sakini sabah şehirli olarak uyanıverdiler. Onlar artık kâğıt üstünde “Köylü” değil “Şehirli” idiler!

Şehirli olmuşlardı da mahallesi oldukları şehirlerin belediyeleri buna hazırlıklı mıydı? Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki il sınırlarına bile yeterli hizmet götürmekten uzak olan belediyeler altyapısı olmayan, yol, su, elektrik, kanalizasyon şebekesi bulunmayan, olsa da şehirlerdekine uymayan bu yeni mahallelerine nasıl hizmet götürecek, her yere nasıl yetişecekti? Belediyelere birdenbire büyük bir yük yüklenmişti. Peki köy halkı bu duruma alışabilecek mi idi?

Her şeyden önce köy halkının demokratik temsil gücü azaldı. Devletle ilişkilerinde müstakil bir köy statüsünde muhtarlık olmanın avantajları vardı. Mahalle muhtarlığı ise sembolik hale gelmişti ve bir etkisi, yetkisi yoktu. Mahalle muhtarlıkları keşke kaldırılsa da devlete, millete yük olmasa!

Bizde köyler üretim merkezi, Atatürk’ün, “Milletin efendisi” olarak nitelendirdiği köylü de en büyük üreticidir. Kendi gıda ihtiyacını büyük ölçüde karşılar, fazlasını da satarak çocuklarını okutur, oğlunu kızını evlendirirdi. Şimdi ise iktidarın “Ben yaptım oldu” anlayışı ile yaptığı düzenlemeden sonra bunlar olmuyor.

Bu düzenlemenin en hayati sakıncalarından biri şu ki köylü üretimden çekildi. Hani insanın aklına bilerek ve isteyerek yapılmış bir kasıt ihtimali geliyor. Köylünün geçimini sağlayıp rızkını çıkardığı tarlaları şimdi beton bloklara, alışveriş merkezlerine dönüştü, dönüşüyor. Rantiyecilik işlerini çok iyi beceren para babaları ve bazı siyasiler köylülerin elindeki arazileri ucuza kapattılar. Ürettiği ürünlerle kıt kanaat geçinse de alıştığı, bildiği bir işi yaparak sade bir hayat yaşayan köylü, sattığı araziden eline geçen para ile şehir merkezinde ev almaya, becerebiliyorsa iş kurmaya çalıştı ama hazır paranın tez tükeneceğini düşünemediği için zor durumda kaldı. Meyveye, sebzeye, süte, yumurtaya para vermezken şimdi hazırdan yemeye başladı. Haliyle ev halkının ihtiyaçları da farklılaştığı için masraf üstüne masraf biniyor. Köyde akrabaları, komşuları ile sanki bir aile gibi idiler. Şehir merkezinde apartman hayatındaki resmiyete alışmaları mümkün değil, huzursuzluklar başladı.

Fazla detaya gerek yok. Üniversitelerimiz bu konuda etraflı araştırmalar yapıp ilgililere rapor etmişler midir, lisans ve doktora öğrencilerine hazırlattıkları tezler var mıdır doğrusu bilmiyorum. Onun için kendi........

© Habererk