Ülkücülükte Geçmişi yüceltip bugünü tüketen bir vefa çıkmazı
Türkiye’de siyasetin sosyolojik haritasına baktığımızda, ülkücü hareketin köklerinin neredeyse her yapıya nüfuz ettiğini görürüz. Kuruluşunda, yönetiminde, teşkilatında ülkücü kökenli kadroların bulunmadığı bir parti ya da sivil toplum örgütü neredeyse yoktur. Bu gerçek, “Ülkücü birey kıymetsizdir” gibi iddiaları daha baştan boşa düşürür. Tam tersine ülkücü, Türk siyasetinin en temel insan kaynağıdır.
Ancak ne acıdır ki kendi içimizde birbirimizi büyütme, yüceltme, koruma, değer verme noktasında sınıfta kalan bir ülkücülük gerçeği ile karşı karşıyayız. İşte sorgulanması gereken asıl mesele budur.
Geçmişi Yüceltip Bugünü Tüketen Bir Vefa Çıkmazı
Ülkücüler birbirine ihtiyaç duyduğunda hemen “geçmiş”, “bedel”, “vefa” hatırlanır. Fakat aynı ülküdaş, en ufak fikir ayrılığında yalnızlığa mahkûm edilecek kadar hızlı gözden çıkarılır.
Bugün bir ülkücü için en büyük paradoks şudur:
“Bedeli ödeyen baş tacı edilir, ama fikri farklılaşan dışlanır.”
Bu kırılganlık, ülkücü hareketin büyüyememesinin ve sürekli birbirini tüketen bir döngüye girmesinin temel nedenlerinden biridir. Herkes geçmiş........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein