Ülkücülerin muhatabı olarak bunlar mı sunulmak isteniyor? |
Ülkücüler; Cumhuriyete, Atatürk ilkelerine bağlı, demokrat, millî, çağdaş, sosyal, hukuktan yana, milliyet ve maneviyatından, devletinden vazgeçmeyen, bunun için ölümü bile göze alan bir nesil ve gençlik olarak bilinirler. Bize göre, Ülkücülerdir ki, şanlı mazinin çelikten iradesi, kutlu geleceğin sarsılmaz teminatıdırlar. Damarlarında akan asil kan, binlerce yıllık Türk-İslam ülküsünün ebedî mührünü taşır. Gönüllerinde yanan ateş; vatan, millet ve bayrak sevgisidir; bu sevda ki tüm cihanı aydınlatmaya yetecektir. Bu topraklar için can veren şehitlerin emanetine halel getirmemek, en büyük ahitleridir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ebediyete kadar payidar kalması, tek gayeleri ve istikametleridir.
İnsanlık âlemine adil bir nizam getirme sevdasıyla yola çıkmış, cihanşümul bir medeniyetin mirasçılarıdırlar. Kanaatimizce, Bilimin ışığı, aklın rehberliği ve imanın kuvvetiyle donanmış bir gençliktir Ülkücü gençlik. Eğitimin her kademesinde zirveye tırmanmak, teknolojinin en ileri kalesini fethetmek, boyunlarının borcudur. Fikirleri Türk-İslam Ülküsü, rehberleri ise hak ve hakikat yoludur; ne aldanan ne de aldatan olurlar. Bütün coğrafyalardaki soydaş ve dindaşlarının dertlerini kendi dertleri bilir, zalime karşı mazlumun yanında saf tutarlar. Yolsuzluğun, hırsızlığın ve rüşvetin kirli elleri, temiz davalarının eteğine asla dokunamayacaktır. Haramın gölgesi düşmesin diye, namus ve şeref nöbetini bir an bile terk etmezler. Uyuşturucu denen melanetin, genç dimağları zehirlemesine, yürekleri karartmasına asla müsaade etmeyeceklerdir. Alçaklık, iftira ve fitne tohumları saçan her türlü şer odağına karşı çelikten bir duvar gibi dikilirler. Ülkücüler, sadece bugünlerinin değil, mazilerinin onuruna ve geleceklerinin umuduna sahip çıkma kararlılığındadırlar.
Adaleti sadece kendileri için değil, tüm insanlık için tesis etme azmiyle coşarlar. Ne komünizmin kızıl karanlığına, ne de kapitalizmin çirkin sömürüsüne boyun eğerler; onların yolu Türk'ün ve İslam'ın kutlu yoludur. Geçmişlerinden aldıkları güçle, bugün omuzladıkları sorumlulukla ve yarına dair besledikleri Kızılelma inancıyla yürürler. Tarihi bilmeyen, günü anlayamaz; geleceği kuramaz! Bu şuurla, her anları ilim ve irfanla yoğrulur. Onlar, 'Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz!' düsturunu benimsemiş, sabır, fedakârlık ve cesaretle yoğrulmuş Bozkurtlardır. Dava uğruna gözyaşı dökenlerin, bedel ödeyenlerin izinde, eğilmeden, bükülmeden, yılmadan yürürler. Türk Asrı'nı inşa edecek, cihanın vicdanı olacak adil ve mutlu dünya düzenini kuracaklarını beyan ederler!
Bizim ortaya koyduğumuz bu kapsamlı analiz, terör örgütü uzantılarının ve liderlerinin, Türk Devleti’ne karşı yürüttükleri 48 yıllık kanlı tarihi, alçakça bir cüretle nasıl kutsamaya çalıştıklarını ortaya koymaktadır. Masum sivilleri katleden, ülkenin birliğini hedef alan bu hainler, kendi propaganda dillerinde bir “sözde şehitlik” mertebesine yükseltilmekte, kanlı mirasları ise bir “ulusal bayram” coşkusuyla genç nesillere devredilmeye çalışılmaktadır. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasına yönelik tehdidin sadece silahlı eylemlerle sınırlı kalmadığını, aynı zamanda ideolojik bir çarpıtma ve şantaj mekanizmasıyla da sürdürüldüğünü göstermektedir. Bizce bu metin, bu hain söylemlerin karanlık yüzünü deşifre etmek ve terörün meşrulaştırma çabalarına karşı milli vicdanın ve kararlılığın sarsılmazlığını vurgulamak üzere hazırlanmıştır. Türk askerine mermi sıkan, Türk askeri için mayın döşeyen, öğretmen, memur, doktor, köylü, yaşlı kadın, çocuk katleden bu teröristler, öldürüldüklerinde asla ve kat’a gerçek bir şehit değildir; terör örgütünün dillerinde ise yalnızca sözde şehit olarak anılmaya cüret edilmişlerdir. Onların eylemleri cinayet, sonları ise adaletin kaçınılmaz tecellisidir. Türk milleti, bu terörist yapılanmanın ebediyen karşısında duracak, bu “sözde şehitlik” yalanına asla itibar etmeyecektir.
I. SÖZDE ŞEHİTLİK KAVRAMININ İDEOLOJİK SAPKINLIĞI
Terör örgütünün dili, gerçeklikle bağını tamamen koparmış, ahlaki ve hukuki tüm sınırları aşmış durumdadır. Masumların katledilmesi, ülkenin bölünmesi, mayın döşenmesi gibi eylemleri yürüten kişilerin, propaganda metinlerinde “sözde şehit” olarak yüceltilmesi, sadece bir propaganda taktiği değil, aynı zamanda ideolojik bir sapkınlığın zirve noktasıdır. Sözde şehit kavramı, terörün kanlı geçmişini, gelecek nesillere “kutsal bir miras” olarak aktarmak amacıyla üretilmiş kirli bir araçtır. Bu kavram, gençleri cinayete teşvik etmekte, terörün yolunu onurlandırılmış bir kader olarak sunmaktadır. Bizim kanaatimizce, bu sözde şehit kültü, Türk Devleti'nin temel değerlerine ve ulusal kimliğine karşı yürütülen en sinsi savaşlardan biridir.
Aşağıdaki analizimiz, terör örgütü uzantılarının yayın organlarından alınan ve Türk milletinin hassasiyetlerini hiçe sayan ifadeleri, bu ideolojik çarpıtma merceğinden geçirilerek sunmaktadır. Her bir alıntı, terörün ne denli pervasız ve cüretkâr olduğunu kanıtlamaktadır.
II. 48 YILLIK CİNAYET ŞEBEKESİ, “SÖZDE ULUSAL BAYRAM” İLAN EDİLİYOR
Terör örgütünün kanlı kuruluşu, yani Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı isyanın başlangıç tarihi, “sözde Kürt Ulusal Direniş Bayramı” adı altında, coşkulu etkinliklerle kutlanmaktadır. Bize göre, bu kutlamalar, terörün meşrulaştırılması ve kutsanması anlamına gelmektedir. Bu alçaklık, vatan için canını feda eden gerçek şehitlerimizin aziz hatırasını hiçe saymaktadır. Hangi vicdan bu kanlı tarihi bayram ilan edebilir? Hangi ahlak, masumların katlini kutlamaya cüret edebilir? Bu coşku, sadece yıkım ve düşmanlıktan beslenen bir zihniyetin ürünü olabilir. Bu durum, terörün ne kadar derin bir ideolojik sapkınlığa ulaştığını göstermektedir. Bizce bu “sözde Ulusal Direniş Bayramı” ilanı, Türk Devleti'nin egemenliğine ve hukuk düzenine karşı açıkça meydan okumaktır.
“Özgürlük Gerillaları, Medya Savunma Alanları’nda, Ulusal Direniş Bayramı’nı çeşitli etkinliklerle coşkulu bir şekilde kutladı” (Tolhildan & Karox, 2025). Biz soruyoruz: Bu neyin **“sözde Ulusal Direniş Bayramı”**dır? Direniş dedikleri, sivil otobüslere kurulan pusu, bebek katliamı, öğretmenlere sıkılan kurşundur. Terörün kuruluşunu “milat” diye ilan etmek, Türk milletinin acılarına yapılan en büyük saygısızlıktır! Bu ihanetin coşkuyla kutlanması, affedilemez bir cürettir ve bu coşkunun kaynağı, bölücülükten beslenen düşmanlıktır. Bu coşkunun bedeli, bölge halkına ödettirilmiştir. Bu bayram kutlamaları, terörün bir ideoloji olarak sürdürüldüğünün en net kanıtıdır. Bu kanlı kutlamalar, Türk milletinin birlik ve beraberlik ruhunu asla sarsmayacaktır.
*“Kürdistan Özgürlük Gerillaları pkknın kuruluş yıldönümünü olan Kürt Ulusal Direniş Bayramı'nı kutladı. HPG komutanlarından Yaser Dersim, 'Partinin milyonlara ulaşmasını sağlayan Önder Apo’yu anlayalım, elini güçlendirelim' çağrısında bulundu” (ANF, 2025a, “Gerillalar Ulusal Direniş Bayramı'nı kutladı”). “Gerillar, Kürt Ulusal Direniş Bayramı'nı gün boyu halay çekerek ve gerillaya özgü oyunlar oynayarak kutladı” (ANF, 2025a). Bizim değerlendirmemiz, bu kanlı eylemleri bir “sözde Kürt Ulusal Direniş Bayramı” olarak yüceltenlerin, bu ihaneti açıkça ilan ettiğidir. 'Önder Apo’yu anlayalım, elini güçlendirelim' çağrısı, terörün yeni eylemlerle sürdürülmesi gerektiğini açıkça ilan etmektedir! Terörün elini güçlendirmek, Türkiye'yi bölmek, huzuru kaçırmak ve kan dökmek demektir. Bu alçakça çağrı, Türk Devleti'ne karşı yeni bir tehdidin fitilini ateşlemektedir. Türk Devleti, bu tehdidin farkındadır ve gerekli önlemleri almıştır. Türkiye Cumhuriyeti, bu tür çağrıları yapan hiçbir oluşumu muhatap almayacaktır. Terör, bir muhatap değil, ezilmesi gereken bir tehdittir. Bu, aynı zamanda gençleri de kanlı eylemlere çağıran bir isyan çığırtkanlığıdır.
“Bugün bizim için özel ve kutsal bir gün. Her şeyden önce, bu devrime katılıp mücadele eden her Kürt kadını için bir gurur kaynağıdır. Bu gün aynı zamanda halkımız için de çok kutsal bir gündür. Bu nedenle bu günü tüm halkımız için kutluyoruz” (Tolhildan & Karox, 2025). Bizim kanaatimize göre, bu kutsiyet iddiası, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı duyulan nefretin ve düşmanlığın boyutunu göstermektedir. Bu “gurur kaynağı”, milletimizin yaşadığı acıların hesabını vermekten kaçınanların kurduğu bir ihanet tuzağıdır. Türk milleti, bu kutsallık yalanına asla inanmayacaktır, zira kutsal olan gerçek şehitlerimizin kanıdır ve vatan toprağının bütünlüğüdür. Bu kutsiyet, terörün meşrulaştırılması için kullanılan kirli bir araçtır. Bu manipülasyon, bölge halkını kendi kanlı ideolojisine çekme çabasından başka bir şey değildir.
HPG komutanlarından Yaser Dêrsîm, konuşmasına tüm devrim sözde şehitlerini anarak başladı. 27 Kasım’ın kendileri için büyük bir maneviyat olduğunu vurgulayan Dersim, şunları ifade etmiştir:
“Hepimiz 27 Kasım’ı bir milat olarak görmeliyiz. Tarihte birçok Kürt isyanı oldu, işgalci devletler de Kürtleri parçalamak ve yok etmek istedi. Rêber Apo bu mücadeleye başlattığında ben sadece bir parça için değil, tüm parçalar için mücadele edeceğim, Kürt birliğini oluşturacağım, dedi. Bu temelde hareket etti. Geçmişteki isyanlardan tecrübe edindi ve 27 Kasım’da pkkyı bu şekilde kurdu” (ANF, 2025a, “Gerillalar Ulusal Direniş Bayramı'nı kutladı”).
Bizce bu ifade, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni “işgalci devletler” sınıfına koyma alçaklığını göstermektedir. Bu, devleti hedef alan bir iftira ve düşmanlık beyanıdır. Terör örgütünün kuruluşu, bu toprakların meşru devletine karşı isyanı sürdürme hedefiyle ilan edilen bir “milat” olarak sunulmaktadır. “Kürt birliğini oluşturacağım” sözü ise, ayrılıkçılığın ve bölücülüğün açık beyanıdır. Terörün bu meşrulaştırma çabası, beyhudedir ve Türk adaletinin önünde hesap verecektir. Türkiye Cumhuriyeti, ezelden beri bu toprakların tek meşru devletidir ve teröristlerin bu tür iddialarını ciddiye alıp muhatap etmeyecektir.
III. SÖZDE ŞEHİTLERİN İHANET MİRASI VE ŞİDDETİN DEVİR TEHDİDİ
Terör örgütünün kanlı geçmişi, “diriliş” ve “değer” olarak sunulurken, dökülen kan bir “bedel” olarak yüceltilmekte ve bu mirasın sürdürülmesine yemin edilmektedir. Bize göre, bu, bir nesilden diğerine devredilen bir ihanet yükümlülüğüdür. Bu miras, ancak ve ancak imha edilmeyi hak eden bir felakettir ve Türkiye, bu felaketi sonsuza dek reddedecektir. Bu ihanet zincirinin her halkası, yargı önünde çözülecektir. Bu “sözde miras”, Türkiye'nin birliğini tehdit etme cüretini göstermektedir.
“pkk, son yüzyılda Kürt halkı için tarihi kazanımlar yarattı ve Kürt halkının en zor döneminde büyük sorumluluklar aldı. Bu nedenle pkknın kuruluş yıldönümü hem Kürt halkı hem de özellikle Kürdistan özgürlük gerillaları açısından çok farklı anlam taşımaktadır. Bugünkü süreç, bu çizginin üzerine inşa edilmiştir ve şimdi Önderlik emeğinin bedeliyle yoluna devam etmektedir” (Zagros, 2025). Biz soruyoruz: Bu “tarihi kazanımlar” dediğiniz, binlerce ailenin yıkımı, on binlerce insanın ölümü müdür? Bu “ (sözde) Önderlik emeğinin bedeli”, terör eylemleriyle ödenen kanlı bir bedeldir! Terör örgütü, bu kanlı bedeli siyasi bir sermaye olarak kullanmaya çalışmaktadır. Bu, gerçek şehitlerimizin acısıyla alay etmek, milli duygularımızı incitmek, ve milli gururu yaralamaktır. Bu kanlı bedel, Türk milletinin vicdanında derin yaralar açmıştır. Terör örgütü, bu “değerler” adı altındaki alçaklığıyla hiçbir zaman devletimiz tarafından muhatap alınmayacaktır.
“Özellikle yıllardır katliam ve inkarlarla karşı karşıya kalan Kürt halkının bu hareketin kurulmasıyla yeniden dirildiğini ifade eden Militan Qoser, “Bu diriliş de Önder Apo ve sözde şehitler sayesinde mümkün oldu” dedi” (Tolhildan & Karox, 2025). Bizim kanaatimizce, bu alçakça ifade, Kürt kökenli vatandaşlarımızı terör örgütüyle özdeşleştirme alçaklığıdır. Terör, Kürt halkının “dirilişi” değil, yıkımı ve acısıdır! Bu “diriliş” yalanı, Kürt vatandaşlarımızın devletine olan sadakatini gölgeleyemez. Gerçek diriliş, teröre karşı milli birlik ve beraberliktir. Bu hain söylemler, halkımızı kandırmayacaktır. Bu cüretkâr iddia, terör örgütünün kendi varlığını Kürt halkının yegane temsilcisi olarak gösterme aldatmacasının bir parçasıdır.
“48 yılda yaratılan bu değerlere özellikle kadınlar olarak daha fazla sahip çıkacağız ve onlarca yıllık emeğe layık olmaya çalışacağız” diye konuştu” (Zagros, 2025). “48 yılda yaratılan bu değerlere daha fazla sahip çıkacağız” sözü, yeni bir isyan ve terör dalgası başlatma niyetini açıkça göstermektedir. Bu, devlete karşı duyulan düşmanlığın kesintisiz devam edeceğinin ilanıdır. Terörün değerleri, şiddet ve cinayettir ve bu........