Bir genç politikacı meydanlara çıkıyor. Avaz avaz bağırıyor. Şehrin sularının akmadığını çöp dağlarının oluştuğunu, Milletin aç olduğunu, seçimlere kimseden 5 kuruş yardım almadan girdiğini sadece bir hanım zarfın içinde bir yüzük gönderdiğini, kendisinin bir yırtık ayakkabı ile siyasete başladığını anlatıyor. Halk İyi bağırıyor diye seviyor. Bağırmasının karşılığı şehir sakinleri bu şahsi şehre, şehri emini seçiyorlar. Şehri emini daha sonraki yıllar da hapse giriyor. Hakkın da siyaset yasağı veriliyor.
Yine meydanlara iniyor. 4 kişilik bir ailenin günde üçer simit yese asgari ücretin simit parasına dahi yetmeyeceğinden başlıyor, insanların elektrik su parasını, ev kirasını, doğal gazını ödeyemediğini, evine kömür alamadığını adaletin işlemediğini, işlese de geç işlediğini, hastane kuyruklarını, hastanede rehin kalanları, sokakta yatanları diline doluyor. Askeri vesayetten bahsediyor. Bu sınıfın imtiyazlı sınıf olduğunu halkın fakir kaldığını, Yetkililerin lüks içinde yüzdüklerini devletin israfa battığını anlatıyor.
Belli bir zaman geçiyor. O ülkenin ak sakallılar meclisi toplanıyor, bu kimsenin bundan gayri........