Köpekleri sevelim ama insanın üstün olduğunu unutmayalım!..
Tarih boyunca yaşamış olan hemen hemen her toplumun köpeklerle teması olduğu gözlemlenmektedir.
Geçmiş dönemlere ait mezarlarda rastlanılan köpek iskeletleri, köpeğin geçmişte önemli bir kurban hayvanı olduğunu ve ölümle ilişkilendirildiğini ortaya koyarken…
Kimi topluluklar da “kutsal” saydıkları köpeğin salyasını ve dışkısını şifa olarak kullanmış.
İnsanoğluna en yakın olan hayvanların başında gelen köpekler genellikle “koruyucu” özelliği ile ağır basmış.
Yahudilikte ve Hristiyanlıkta ise köpeklere iyi gözle bakılmaz.
Geleneksel Yahudilikte köpekler “saf olmayan” hayvanlar olarak kabul ediliyor.
Hatta bundan 13 yıl önce, İsrail’de bir köpeğe mahkeme kararıyla “recm” cezası verildi.
Hıristiyanlığın ruhban sınıfı ise köpeklere duyulan sevgiyi tasvip etmiyor.
Bunu, yaratana eksiksiz sevgi duymanın önünde bir engel olarak görüyor.
Mainzli Gerviliob, 745 yılında sırf köpeklerle oynadığı gerekçesiyle piskoposluktan azledilmiş.
İslam göre ise köpek, Yüce Allah tarafından yaratılmıştır ve insanın da sadık dostudur.
Kur’an-ı Kerim’de köpeği aşağılayan ve hor gören sözler yer almaz.
Aksine övgü bile vardır.
Kehf suresinde ismi geçen Kıtmir, cennetle müjdelenmiş bir köpektir.
Ayrıca bir Müslüman bir köpeği doyurduğu zaman Allah’ın gözünde sadaka vermiş gibi olur.
Fakat dinimiz, başta dışkı olmak üzere her türlü pislikle beslendiği için köpeğin evde bakılmasını hoş karşılamıyor.
Osmanlı döneminde de köpekler pek sorun olmamış.
Hatta başta ölen atların leşleri olmak üzere çöpleri yiyip bitirdikleri için şehrin “doğal çöpçüleri” olarak vazife görmüşler.
Üstelik o dönemde bile sayıları on binleri bulan “İstanbul’un Köpekleri” üzerine bir de kitap yazılmış.
İngiliz subayı Sir Mark Syjes kitapta o dönemi şöyle anlatıyor:
“Sultan (Abdülhamid) tahttayken büyük, asil bir hoşgörü hâkimdi: Savunmasız meczuplar,........
© Haber7
visit website