Bu “Saygı”sızlığın hesabı sorulmalı!
28 Şubat sürecinde, seçilmiş meşru iktidara yönelik operasyonlar; “ismi açıklanmayan” generallerin ağızlarından çıkan demeçlerle yönetiliyordu.
Türkiye’de “rejim krizi”ne yol açacak haberlere dayanak olarak da bir “kasket” fotoğrafı kullanmak yetiyordu.
Basın ahlakını ayaklar altına alan ve cuntacı komutanlara yaranmaya çalışan bu embeded gazeteciler, aynı alışkanlıklarını AK Parti iktidarında da sürdürmeye çalıştı.
“Üst düzey bir komutan” dönemini kapatan kiralık kalemler, bu defa “üst düzey bir bakanlık yetkilisi” klişesini dolaşıma sokarak, iktidara ayar vermeye kalkıştı.
Kendilerini “derin ilişkileri” olan, “geniş bir istihbarat ağına sahip” gazeteciler olarak lanse eden bu isimlerden biri de hiç kuşkusuz Saygı Öztürk’tü.
Kökten laik bir cumhuriyetçi olan, her fırsatta Atatürkçülük taslayan, bazen ülkücü, kimi zaman solcu gibi davranan, bir dönem Ergenekon şüphelileri ile sıkı fıkı ilişkiler kuran, “Okyanus Ötesindeki Vaiz” diye bir kitap yazdığı halde 17-25 Aralık ihanet sürecinin ardından bu defa FETÖ’nün kanal(izasyon)larında boy gösteren…
İlle de…
Milletin cebinden 20 milyar dolar çalan eski patronu Cem Uzan’ın uzun yıllar işçiliğini yapan Saygı Öztürk, her dönem “derin gazeteci” imajı çizdi.
Bırakın 28 Şubat sürecini…
AK Parti iktidarında dahi, vesayet özlemiyle yanıp tutuşan kıytırık isimlerin açıklamalarını, “büyük bir söz”müş gibi kamuoyuna sunarak, bu imajı pekiştirmeye gayret etti.
Gerçekte ise…
2004 yılında gerçekleşen bir Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı sırasında, “İrticaya göz yumuluyor” diyerek hükümete ayar vermeye kalkıştığı sırada, masaya vurup “Kes ulan!” diye bağıran Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın fırçaladığı ve yediği zılgıtın ardından süt dökmüş kediye dönen dönemin Jandarma Komutanı Şener Eruygur’a bile…
Telefonda “Emredin komutanım” diye hitap edecek kadar,........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein