Yaşlı yoksulluğu ve biz
Bütçe dönemindeyiz. Her ortamda mevzu aynı, talepler, yakınmalar, uyarılar var: “İnsanlar geçim sıkıntısı içinde, ekonomi düzelsin, emeklilerin aylıkları iyileştirilsin. Yoksa bunun faturası iktidara çıkar, yerel seçimlerde olduğu gibi, ilk genel seçimde de emekli iktidara “ders” verir.”
Kuşkusuz ki emekliler de, ücrete bağlı çalışan kesimler de yaşadıkları sıkıntıları dile getirmekte ve daha iyi şartlarda bir hayat arzularında haklılar.
Ancak bu da yerel seçimlerde olduğu gibi “iktidarı cezalandırmakla, değiştirmekle” çözülecek bir sorun gibi görünmüyor. Yerel seçimlerde AK Parti’ye ders vermek üzere tercih edilenlerin şehirleri ne hale getirdiği ortada…
Vatandaşımızın hangi saikle olursa olsun yaptığı/yapacağı tercihine saygı esastır, mamafih siyasette oy verme tutum ve tercihlerinin duygusal bir iklimden gerçeklere evrilmesi, daha akılcı bir yaklaşım içinde cereyanı ortak yararımızadır.
Yoksa sandıkta vermek istediğimiz “ders” yerel seçim örneğinde olduğu gibi kendimize hızlı bir şekilde kötü, kalitesiz, sorunlu bir hayat olarak yansıyabilir…
Ortalama hayat süresinin uzaması, doğurganlık oranlarının düşmesi ve küresel ölçekte işgücü piyasalarının dönüşmesi, teknolojik gelişmelerin etkisi, modern toplumların sosyal refah düzeneklerini yeniden düşünmeye zorlayan bir demografik değişimi beraberinde getiriyor.
Bu değişim, nüfus piramidinin biçimi ile birlikte ekonomilerin işleyişinden refah politikalarının kapsamına, kamu maliyesinin sürdürülebilirliğinden aile yapılarının fonksiyonlarına kadar geniş bir alanı etkiliyor.
Bu çok boyutlu dönüşümün en somut ve çarpıcı sonucu ise yaşlı yoksulluğunun giderek artması olarak karşımıza çıkıyor.
Yaşlı yoksulluğu, tek başına ekonomik kaynakların tükenmesi ya da gelirin düşüklüğü anlamına gelmez; bireyin uzun ömür sürecindeki kırılganlığının ekonomik, sosyal ve sağlık yönleriyle birlikte yoğunlaştığı bir risk alanının da ifadesidir. Bu nedenle yaşlı yoksulluğu, demografik değişimi merkeze alan her ciddi politikanın göz ardı edemeyeceği; çözümünün ise çok katmanlı bir sosyal mimari gerektirdiği karmaşık bir olgudur.
Yaşlı yoksulluğunun artışında temel etken, sosyal güvenlik sistemlerinin tasarım mantığı ile bugünkü demografik gerçeklik arasındaki uyumsuzluktur.
20. yüzyılın ortalarında oluşturulan sosyal güvenlik modelleri, geniş ve genç işgücü tabanının prim ödemelerini esas alarak daha sınırlı bir yaşlı nüfusu finanse etmeye dayanıyordu. Oysa günümüzde bu model tersine dönmüş durumda: birçok ülkede her emekli başına düşen çalışan sayısı kritik seviyelere gerilemiş, prim tabanı daralmış, emeklilikte geçen süre........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Waka Ikeda
Daniel Orenstein
Grant Arthur Gochin
Beth Kuhel