Yeni doğan bebekleri türlü dalaverelerle yoğun bakım ünitelerine alıp, ailelerini maddi olarak sömüren, hatta bunu bebeklerin ölümü pahasına gerçekleştiren bir suç şebekesi yakalanmış…
Bu şebeke yakalanıncaya kadar kaç bebek hayatını kaybetti, kaç anne ağladı Allah bilir…
İstanbul’da ortaya çıkan bu şebekenin benzeri yapılanmalar başka illerde de var mı yine Allah bilir…
Çürüme, her devirde yakındığımız, toplumsal dokumuzu zedeleyen, bireysel mağduriyetleri en onulmaz noktalara taşıyan bir sorun…
Bu haysiyetsizliğin herhangi bir inanç sistemi, ideoloji, parti, cemiyet ile ilişkilendirilmesi elbette mümkün değil. Denecek tek şey var, bunlar için: aşağılık varlıklar…
Kimi o partide yer almış, kimi bu partide kayıtlı imiş… Bu türden vahim durumlar ortaya çıkınca, hemen faillere bir aidiyet veya kimlik tayin ederek bu aşağılık suçlara ‘siyasal bir kimlik giydirmek’, ‘hami tayin etmek’ ise yine bize özgü bir hal…
Şunu artık görmemiz lazım; bu çürümüşler, kendilerini bir süre daha ayakta tutabilmek veya korunaklı bir alan için siyasete, sivil topluma veya itibarlı bir alana iltica ediyor…
Bunlar insan değil… Bunları, ‘korunmak için’ girdikleri aidiyetlerle zikretmemek lazım. İktidar veya muhalefet olmaları fark etmez…
Toplumun derin bir yeis ve infial ile karşıladığı, herkesin hassas olduğu bir dönemde, bazılarının gereksiz, yersiz, hadsiz, hudutsuz tavırları ise ayrı bir mevzu…
Altı artı bir masasına rağmen kazanamayan, ‘ağır kaybetme........© Haber7