Suriye devrimi, gerek içerideki ve gerekse dışarıdaki Türkiye karşıtlarının maskelerini düşürmeye devam ediyor.
Aslında sadece ‘Türkiye karşıtı’ değiller.
Türkiye’ye düşmanlıklarının arka planında, İslâm’a olan onmaz kin ve nefretin motive ettiği hastalıklı ruh yapısı var.
Yani aslında sorunları İslâm’la fakat kendini ‘Müslüman’ diye tanımladığı için okların hedefi Erdoğan’a dönüyor, bu da dolaylı bir biçimde Türkiye cumhurbaşkanına ve sonrasında da adlı adınca Türkiye’ye düşmanlıkla neticeleniyor.
Suriye hadisesi bu insaniyetten nasip almamış insanları bir kez daha deşifre etti.
Yıllarca, ‘insan hakları, insanlık onuru’ diye adeta mangalda kül bırakmayanların aslında yakası açılmadık birer insaniyet düşmanı oldukları ortaya çıktı.
Birkaç örnek olay aktararak bu dehşetengiz durumu tespit edelim.
Malum, Şam’ın kurtarılmasından sonra çöken rejimin savunma bakanlığına bağlı bir hapishane bulundu.
Adı; ‘Sednaya Askeri Hapishanesi’…
Bu işkence hane, 2011'de Suriye iç savaşının başlamasıyla gelişen olayların ardından gözaltına alınan rejim karşıtı göstericilerin tutulduğu ve işkence gördüğü yer olarak biliniyor.
Yapılan araştırmalar gösterdi ki, Suriye’de devrilen rejim 50’den fazla merkezde 72 ayrı işkence yöntemi uyguladı.
Başkent Şam’a yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta bulunan bu cezaevinde alıkonulan binlerce kişi İran ve Rusya gözetiminde rejim güçleri tarafından sessiz ve sistematik şekilde öldürüldü.
Uluslararası kuruluşların raporları, rejimin, Sednaya’da “toplu idam” yoluyla yargısız infazlar yaptığını, alıkoyduklarını kasıtlı şekilde insanlık dışı şartlarda tuttuğunu, onlara defalarca işkence yaptığını ve sistematik olarak yiyecek, su, ilaç ve tıbbi bakımdan mahrum bıraktığını gösteriyor.
Tüyleri ürperten bu zulümlere dair ayrıntılara girmeyeceğim zira her biri insan psikolojisi üzerinde travmatik etki bırakacak denli korkunç.
Yalnız bilmemiz gereken şey şu…
Esed denen canavar sadece Rusya ve İran’ın desteğiyle değil, tüm emperyalist güçlerin göz yummasıyla çok uzun yıllar boyunca insanlık tarihine geçecek denli dehşetli işkencelerin baş aktörü idi.
Hatırlarsınız, Türkiye’de bu zalimi savunanlar, her vesile ile bu ülkenin ve milletin merhametine güvenerek gelen sığınmacıların derhal geri gönderilmesini talep ediyorlardı.
‘Talep’ ifadesi lafın gelişi, öyle........