menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Taşıdığımız değerli miras epigenetik

10 0
27.12.2025

Teknolojinin gelişmesi, bilgiyi kürsülerin ve kapalı akademik çevrelerin duvarları arasından çıkararak bireyin erişimine açmıştır.

Araştıran, kafa yoran, neden–niçin–sebep ilişkisini takip eden ve buna zaman ayıran herkes; benzer kaynaklara ulaştığında benzer sonuçlara varabiliyor.

Ben bir hekim değilim. Bu yazıyı da bir akademik otorite iddiasıyla kaleme almadım.
Bu yazıda dile getirilen hiçbir görüş, kişisel bir bilimsel iddia olarak sunulmamaktadır. Metin boyunca aktarılan bilgiler, büyük ölçüde derleme (review) makalelerden, hakemli bilimsel yayınlardan ve hem ülkemizde hem de yurt dışındaki saygın üniversitelerin açık erişimli çalışmalarından derlenmiştir. Amaç yeni bir tez ileri sürmek değil, mevcut bilimsel birikimin toplumla buluşmasını sağlamaktır.

Bu yazının amacı; bu bilgileri araştırmaya zaman ayırmaya gücü yetmeyen, bilimsel literatüre erişimi olmayan vatandaşları bilgilendirmektir.

Amaç yalnızca bilgilendirmek değil.

Biraz sarsmak,

biraz rahatsız etmek

ve mümkünse harekete geçirmek…

Çünkü bilgi paylaşıldığında güçlenir; saklandığında ise ihmale dönüşür.

Ve ihmallerin bedelini çoğu zaman kurumlar değil, insanlar öder.

Genler tek sorunlu değil, ama masum da değil.

Epigenetik, genetik biliminin tali bir başlığı olmadığını bilim insanları söylüyor . Bugün biyolojinin en rahatsız edici gerçeklerinden birini ortaya koyuyor.

Genlerimiz büyük ölçüde değişmez; fakat genlerimizin nasıl çalıştığı ve değişebilir. Olduğu tespit edilmiş

DNA dizimiz doğuştan belli. Ancak bu dizinin hangi kısmının aktif olacağı, hangisinin susacağı, yediklerimizden yaşadığımız strese, maruz kaldığımız çevresel etkenlerden travmalara kadar pek çok faktörle şekilleniyor, Epigenetik tam olarak bunu anlatıyor
Genin varlığı değil, ifadesi değişir diyor araştırmacılar

Aynı genetik altyapıya sahip iki insan, iki farklı hayat yaşadığında iki farklı biyolojiye dönüşebilir. İddiası artık kabul gören bir gerçeğe dönüşmüş

Bilimin Sınırı, Hikmetin Alanı

Genetik ve epigenetik mekanizmalar bugün büyük ölçüde tanımlanmış olsa da, bu sistemlerin tüm boyutlarıyla çözüldüğünü söylemenin mümkün olmadığı görülüyor. Hücre içinde işleyen bu karmaşık düzen, sayısız geri bildirim döngüsü, zamanlama hassasiyeti ve çevresel etkileşimle çalıştığı,

Bilim bu süreçleri tarif ediyor, ölçer ve anlamaya çalışıyor, ancak neden bazı eşiklerin aşıldığında farklı sonuçlar doğurduğunu, neden benzer şartlarda farklı biyolojik tepkiler geliştiğini her zaman açıklayamaz.

Bu noktada insan, ister istemez şu soruyla karşılaşıyor,Böylesine ince ayarlı bir sistem yalnızca tesadüflerin toplamı mıdır, yoksa arkasında daha derin bir hikmet mi vardır?

İnananlar için bu karmaşık düzen, ilahi bir ölçünün ve müdahalenin varlığına işaret ettiği düşülmelidir. Bilimin henüz adını koyamadığı boşluklar, inanç dünyasında “kader”, “imtihan” ve “hikmet” kavramlarıyla anlam bulur. Bu, bilimi dışlamak değil; bilimin erişemediği alanlarda insanın aczini kabul etmesidir.

Belki de epigenetik bize şunu fısıldıyor olamaz mı?, İnsan yalnızca genlerinden değil, niyetlerinden, sabrından ve hayat karşısındaki duruşundan da sorumlu değil midir?

Yediklerimiz: Sofra genlerle konuşuyor

Beslenme yalnızca kilo ya da metabolizma meselesi olmadığı . Bugün bilimsel çalışmalar, uzun süreli kötü beslenmenin, aşırı şeker ve ultra işlenmiş gıdaların bazı koruyucu gen mekanizmalarını baskılayabildiğini ortaya koyuyor. Buna karşılık dengeli ve doğal beslenme, hücrenin kendini onarma ve denetleme süreçlerini........

© Haber7