Türkiye Yüzyılı zamanın ruhunu yakaladı |
Dünyada ve Türkiye’de siyaset, her büyük kriz anında, yeni başlangıçlara ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç, bir “dava” ile bir lider bütünleştiği anda “değişim” gerçekleşir. Bu, bizim siyasi kültürümüzde var olan bir bakış açısıdır. Çağ açan, yeni başlangıç yapabilen liderdir toplumu içine düştüğü medeniyet bunalımından çıkaracak olan.. Liderin, siyasi kültürümüz ile zamanın ruhunun kesişim noktasını yakalayabilmesi için bir parti, bir coğrafya içine sıkışmaktan bir an önce kurtulması, icraatçı kimliğini güçlendirmesi ve milletle yeni bir bağ kurması gerekiyor.
DEĞİŞİM HAREKETİ
Recep Tayyip Erdoğan, 2002’de siyasette yeni bir çerçeve sundu.
Devletin katı vesayet sisteminin karşısına halkın iradesini koydu. Üretim, kalkınma, ekonomik refah önerdi. İslami hareketi çevreden merkeze taşıdı. Böylece Erdoğan ile İslami hareket, bir "değişim" hareketi, çağ açan bir hareket boyutu kazandı. 20 yıl içinde bu sistem oturdu ve 15 Temmuz 2016’dan sonra iyice yerleşti.
Durup düşünelim. Eski statükonun ikamesi haline mi geldi? Hayır. 2002’de "değişim" denen şey, 2025’e gelindiğinde "asla değişmemeli” noktasına mı evrildi? Hayır. Şimdi yeni bir başlangıç noktasına mı ihtiyaç var? Hayır.. Türkiye Yüzyılı hareketini fark ettirmek için soruyorum bu soruları..
Yenilik denilen değişim, kısaca medeniyet inşaası denilen ‘vizyon’ bazen bir kavramla yeniden kurulur. O kavram, içinde bulunduğu zamanın ruhunu kavrarsa, kitleleri peşinden sürükleyebilir. Türkiye Yüzyılı politikası, Türkiye’yi kendine getirdi, çağın ruhunu da yakalayarak küresel bir hareket haline geldi..
MUHAFAZAKAR DEMOKRASİ
Türkiye için kendine gelme şöyle oldu:........