İsrail’in Hudeyde Saldırısı ve Hatırlattıkları
Hamas’ın geniş kapsamlı bir taarruzuyla başlayan Gazze’deki savaş önce İsrail’in Gazze’nin Kuzeyinden girerek yürüttüğü bir soykırım ve insanlık suçuyla yoğunlaşmış, sonra da bölge sınırlarını aşmaya başlamıştır. Lübnan’daki Hizbullah hedeflerinin vurulmaya başlanması Kuzeye doğru bir genişlemeyi tetiklemiştir. Güneyde ise Husiler tarafından küresel ticaret gemileri hatta ABD savaş gemilerinin hedefe alınmasıyla Güney de savaşa dahil olmuştur. Ancak, Güneydeki durum Kuzeyden ve Gazze’den farklılık arz etmektedir.
Zira, Güney ticaret hattı küresel bir hattır. Dolayıyla Gazze’deki eşitsizliğin zirve yaptığı savaş algısı burada İsrail’e meydan okuyan, İsrail’in destekçisi ABD ve Batı şirketlerini tehdit eden bir savaş algısına dönüşmüştür. Özellikle bir ABD savaş gemisinin isabet alması savaşın adeta eşitler arasında cereyan ettiği gibi yanlış bir algıyı doğurmuştur. Özellikle 19.07.2024 tarihinde Tel Aviv’e yapılan ve bir kişinin ölümü ile on kişinin yaralanmasına sebebiyet veren Husi İHA saldırısı bu algıyı daha da güçlendirecek bir başarı olarak görülmüştür. Ancak, bunun ertesinde İsrail’in Hudeyde saldırısı ve Bilinken’ın İran nükleer programıyla ilgili açıklamaları basına düşmüştür. İsrail bu saldırısıyla Yemen coğrafyasında gizlenmiş Husi mevzilerini değil, açık bir limanı ve şehri vuracağını göstermiştir. Yemen siyasi durumu farklı bir ülke olmakla birlikte, İsrail bölgede tehdit aldığı her ülkeyi vuracağını ilan etmiştir. Elbetteki bu saldırının tehdidine en fazla mazhar olan ülke şimdiki durumda İran’dır.
Biraz da Yemen’den söz edelim. Yemen Seyf b. Zuyezen’in ülkesi... Himyeri sülalesinden gelen bu Bilge Yemen Melikinin yaşadıkları arasında zulümler, katliamlar, başkaldırılar ve geleceğe bakan sözleri dikkat çekiyor. Tahminen MS 516’da Sana’da doğan Seyf milletinin Ebrehe ve Oğlu Mesruk ile dönemin Hıristiyan Habeş krallarının zulümlerine maruz kalmasına şahit olmuştur. Ebrehe’yi İslam tarihinden hatırlarsınız, Kabe’yi yıkmaya gelen Yemenli hükümdar. Özellikle Habeş krallarının zulümlerine karşı önce Bizans İmparatoru ile ittifak yapmak istemiş, ancak Habeşistan’ın kadim bir Hıristiyan toplum olmasından dolayı buna olumlu bakmamıştır. Ancak, Sasani Hükümdarı 1. Hüsrev (Nüşirevan-ı Adil) Seyf b. Zuyezen’e yardım göndermiş, o da bu sayede Ebrehe’nin oğlu Meşru ve İşgalci Habeş ordularını yenmiş, İran Kisrasına bağlı bir kral olarak tahta oturmuştur. Bu savaş sonunda Arap yarımadasından tebrik heyetleri gelmiştir.
Zayıf olan bir rivayette de Ebrehe’nin ordusu Mekke’ye ulaştığında Ebrehe’den Kabe’yi yıkmamasını isteyen, Kabe’nin sahibi Allah’dır, 'O koruyacaktır' diyen Abdulmuttalip b. Haşim’in başkanlık ettiği bir heyet Seyf b. Zuyezen’i tebrik etmeye gelmiştir.
Bu görüşmede, Abdulmuttalib’e yeni gelecek peygamberin vasıflarıyla ilgili bilgi verdiği, Peygamberin torunu olacağı, sırtında nübüvvet mührü olduğunu bildirmiştir. Ancak, kendisi henüz Peygamberimiz (sav) dört beş yaşlarında iken öldürülmüştür. Çok iyi bilinen İbni Haldun’un da Yemen Hadramut’lu olduğu tarihlerde yazılır. “Yemen iman, hikmet, cihat, sabır ve sebat ülkesi sözü de bir anlamda doğrudur, benim de kalbime hoş gelen bir sözdür. Yemenliler otoriteye........
© Haber7
visit website