Uygurların İsmet Özel'i
Esir Türkler kavramını çok erken yaşlarda duydum. Daha o yıllarda Türkler nasıl esir olur, neden hürriyetleri kısıtlanır sorusu üzerine çok düşündüm.
Sınırlarımızın nereden başlayıp nerede bittiğine birileri karar verse de çocukken bile gönlümün hudutlarının ucu bucağı yoktu.
Osman Yüksel Serdengeçti’nin şu haykırışı ilk ezberlediğim şiirlerdendi:
“Hali görür, geleceği sezerdik,
Bir zamanlar ta Vistül’de gezerdik.
Haritayı biz kendimiz çizerdik,
Fetheyledik deryaları, çölleri,
Biz neyledik o koskoca elleri?”
Bir zamanlar Türkçenin yankılandığı, atalarımızın atlarının ayaklarının değdiği her yer hâlâ benim için vatandı.
Sonradan bir Mürşid-i Kâmil’den duymuştum. Bir kere İslam toprağı olan beldeler kaybedilse bile ebediyen İslam toprağı sayılırmış.
Bu derin bakış açısıyla meseleye yaklaştığımızda ne denli büyük bir coğrafyadan sorumlu olduğumuz net bir şekilde görülür.
Yüzlerce yıldır hep kaybediyoruz, hep zulme uğruyoruz. Vatanlarımızdan sürülüyor topraklarımızdan ediliyoruz. Dilimizi dinimizi özümüzü korumaya çalışınca canımızdan ed iliyoruz. Asimile edemediklerini katletmekte beis görmüyor düşmanlarımız.
MAZLUMLAR İÇİN KÜLTÜREL CEPHE
Doğu Türkistan’dan Gazze’ye kadar Siyonist ve emperyalistlerin üzerimizdeki soykırım planları devam ediyor.
Büyük milletinin derdini yüreğinde hisseden kudretli Şair Abdurrahim Karakoç, yıllar öncesinden hâlimizi ne güzel özetlemiş:
“Bizi bekliyor esir olmuş ülkeler
Bizi bekler yetim kalmış ülkeler
İmdat diye haber salmış ülkeler
Boş mabetler girilmeyi bekliyor
Ölü dünya dirilmeyi bekliyor.”
Bizi bekleyenlere karşı ne yapabiliriz fikrini hep zihnimde tuttum. Kendi adıma elimden geleni gücümün yettiğince, imkânların elverdiği ölçüde........
© Haber7
visit website