Unutulmaz bir dava adamı: Mustafa Yazgan |
Bugünün kazanımlarının, dünün adanmışlarının eseri olduğunu hiçbir zaman unutmamız gerekiyor. Unutmamak için de o adanmış şahsiyetleri unutturmamak mecburiyetindeyiz.
Bu ülkede Müslümanların haklarını ve hukuklarını savunmak uğruna ağır bedeller ödeyen nice kahramanımız var. Zor zamanlarda kimi kalemiyle, kimi kelamıyla baskıcılara başkaldırdı. Her biri ardında destansı hikâyeler bıraktı.
Onların hikâyelerini hatırlamak ve genç nesillere aktarmak bizim için bir ödevdir; zira unutmak vefasızlıktır. Bizim doğduğumuz toprağa vefamız olduğu gibi, bu toprakları vatan kılanlara da sonsuz hürmetimiz vardır.
Memleketimize değer katanların adlarını yaşatmanın birçok yolu var. Bazen bir yazıyla, bazen bir kitapla, bazen bir belgeselle onlara olan vefamızı göstermiş oluruz.
Nurettin Topçu’nun söylediği gibi: “İnsanlar ölünce unutulmazlar; unutulunca ölürler.”
İşte bu sebeple bugün, adını unutturmamız gereken değerlerimizden biri olan yayıncı, yazar ve dava adamı Mustafa Yazgan’ı hatıraları üzerinden yeniden hatırlayacağız.
HAKİKATİN PEŞİNDE
Mustafa Yazgan’ın hikâyesi, Fırat kıyısındaki Halfeti’nin artık su altında kalmış toprak odalarından başlar. Çocukluk yıllarında dedesinin meclisindeki sohbetleri dinleyerek büyür. Babası öğretmendir; 11 köye imece usulü okul yaptırmış vatansever bir eğitimcidir.
Küçük Mustafa, öğretmen babasının defterlerini taşır; annesinin dizinin dibinde dualar öğrenir.
Lise yıllarında yaşadığı rahatsızlık onu hastane odalarına bağladığında bile kitaplarını elinden bırakmaz. Okul müdür muavini Ali Bilal Bey, hastaneye gelip “Seni ikinci dönem geçiririz.” dediğinde, yatağında doğrulup “Beni sınıfta bırakın.” diyebilen bir gençtir. Çocuk yaşta hakikate duyduğu saygıyı bütün ömrü boyunca korumuştur.
KİLİSEDE KONFERANS
Mustafa Yazgan, İslami camianın en meşhur hatiplerindendi. Elbette konuşma kudreti tesadüf değildir. Henüz 15 yaşındayken Gaziantep’te Ermenilerden kalma bir kilisenin salonunda Mehmet Akif üzerine etkileyici bir konferans verir. O anı ne zaman anlatsa heyecanlanırdı.
O gün çocuk sayılacak yaşta kürsüye çıkan Yazgan, kendi sesini ilk kez kalabalığın içinde duyar. Konferans bittiğinde yanına gelen yaşlı bir adamın sırtını sıvazlayıp, “Sen iyi konuşuyorsun evlat, devam et.” deyişi onu yüreklendirir.
Bu küçük başlangıç, ileride Anadolu’nun dört bir yanında yüzlerce konferansın ilk adımı olur.
ÖLÜMLE........© Haber7