Niyaz Duruşu

Naz da niyaz da makamlardan bir makam.

Muhabbetle nazlanan da niyaza duran da biziz.

Nazlanılan da niyaza durulan da O; semî olan!

Aşkın olan…

Bizi yoktan var eden…

Varlığından haberdar eden;

Alemlerin Rabbi olan…

Rahman ve Rahim olan:

Allah!

***

Mültezem diye bir makam var. Kabe’nin kapısı ile Hacerülesvet arasında.

Rivayet odur ki Efendimiz sağ yanağını Mültezem’e dayayıp, sıkı sıkıya Kabe duvarına yapışıp Rabbimize niyaz’da bulunmuş.

Bize de Mültezem’de “Niyaz Duruşu”nu vasiyet bırakmış.

***

2025’in Mart ayının 4’ncü günü...

Ramazan ayının ilk günleri…

Niyetliyiz.

Sadece oruca değil aynı zamanda umre’ye niyetliyiz.

***

Medine’de Efendimizin huzurunda kıldığımız namazlar ve Mescidi Nebevi’de açtığımız oruçlar, içimizi de açmış…

Ruhumuzda duyduğumuz gül kokularıyla, ihrama girip Efendimizin izinden umre yolculuğuna başlamışız; oruçlu halimizle.

Otobüste tanıdıklarımız da var, hiç tanımadıklarımız da.

Ne ki hepimiz aynı yolun yolcusuyuz.

İmanımızın gereği için…

Kur’an’ı tasdik için…

Ahdimizin gereği için…

Ve Nebi’nin sünnetine uymak için…

“Lebbeyk Allahümme Lebbeyk..”

Buyur Allah’ım buyur… Emrine amadeyim” diyerek…

Mekke’ye doğru yol alıyoruz.

Uzun ince yolda, volkanik kayaların arasında, toz dumana karışan çöl ortasında…

***

Yanımda eşim Neşe Hanım. Sağımdaki koltukta Mustafa Çelik yanında eşi Handan Hanım var.

Ruhumuzda güller açmış, içimiz kabarmış, coşkun nehir gibi akıyoruz Mübarek Mekke’ye.

Birden Mustafa Bey çantasından laptopunu........

© Haber7