Hayatımızı gasp edenler
Necip Fazıl, muhteşem ‘Kaldırımlar’ şiirini, 1927 yılında Paris’te yazmış. Demek ki o tarihte Paris’te kaldırım varmış. Bizde o kadar yaygın değil çünkü henüz o kadar çok otomobil yok.
“Peki ya atlı araba” diye soranlar olabilir… Atlı araba dünyasına kaldırım büyük bir zorunluluk olmayabilir. Çünkü at, insandan daha az tehlikeli bir varlıktır. Otomobil direksiyonunu tutan bir adam, sarhoşluktan, dikkatsizlikten veya sırf dangalaklıktan dolayı başka bir insanı ezebilir. Bir atınsa bunu yapması neredeyse imkansızdır. Meğer ki bir insan tarafından işkence edilerek psikoloji bozulmasın.
Her neyse… Eskiden bizim de hayatımızda “kaldırım” adı verilen bir medeniyet mefhumu vardı. Şimdi hatırlamakta zorlanıyor olabilirsiniz ama, çok da uzak olmayan bir geçmişte her sokakta değilse bile hiç değilse her caddenin iki yanında kaldırımlar uzanırdı.
Kaldırım… Yani yollarda sadece ‘yürüyen insanlara’ ayrılmış bölümler.
Bir zamanlar basının “Ak Partili belediye kaldırımları yeşile boyadı” diye flaş haber girdiğini, ardından “yoksa bunlar şeriatı mı getirecek” diye akla ziyan bir tartışma çıktığını hatırlıyorum.
Bugün böylesine gerzekçe tartışmaları bile özlüyoruz. Çünkü rengini tartışacağımız bir kaldırımımız bile yok!
İstisnalar bir yana, belediyelerin yıllardır doğru düzgün bakım yapmadığı kaldırımlar........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Waka Ikeda
Daniel Orenstein
Grant Arthur Gochin
Beth Kuhel