İnsan haklarının toplu mezarlığı Gazze |
Bugün, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü. İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan acıların tekrarlanmaması için İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 1948 yılında BM’de kabul edildiği tarih.
İnsanlık tarihinin karanlık dönemlerinin ardından kabul edilen ve BM’nin temel belgesi haline gelen beyannamaye rağmen bugün İsrail’in Gazze’deki çok boyutlu soykırımı en ağır biçimde devam ediyor.
Yaşam hakkı, sağlık hakkı, barınma hakkı, çocuk hakkı gibi beyannamede yer alan 30 maddenin hepsi Gazze’de ayaklar altına alınmış, ihlal edilmiş ve katledilmiş durumda.
Çocukların hedef hâline getirilmesi, sivillerin topluca öldürülmesi, insani yardımın engellenmesi, şehirlerin yok edilmesi, insanların açlıkla, soğukla ve korkuyla teslim alınmaya çalışılması suçlarının hepsi İsrail tarafından Filistinlilere karşı sistematik şekilde uygulanıyor.
İnsanlığın gelişmede zirveye çıktığı iddiasında bulunulan bu çağda soykırım gibi karanlık bir suç tüm çıplaklığıyla acımasızca sahneleniyor.
Dünya ise çoğunluğunu çocuk ve kadınların oluşturduğu 70 binin üzerinde masum insanın hayattan koparıldığı 171 binden fazla kişinin yaralandığı bu soykırımı durdurmak için etkili adımlar atamıyor.
İnsan hakları düzeni, geçmişin karanlığını hatırlatmakla övünürken; tüm çıplaklığıyla ortada olan, hatta canlı yayınlanan bugünün karanlığına gözlerini kapatmakta ve harekete geçememektedir.
Soykırımın Yeni Maskesi “Ateşkes”
ABD Başkanı Donald Trump’ın aracılığıyla ilan edilen sözde ateşkese rağmen ne saldırılar ne de ölümler sona ermiş durumda.
Amerika’nın başından beri en son teknolojik silahlar ve diplomatik koruma kalkanıyla en güçlü desteği sağladığı İsrail, soykırımını “ateşkes” maskesi altında sistematik ve acımasız biçimde sürdürüyor.
BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, CNN Türk’e verdiği röportajda “Asıl problem, Trump’ın sözde barış planının artık bir BM Güvenlik Konseyi kararına dönüşmüş olmasıdır. Bu durum, Birleşmiş Milletler’in Filistinliler için yaptığı her şeyin ihanete uğraması anlamına geliyor. İki devletli çözüm, Filistin’i bugünkü hâline getiren mantra hâline geldi. Bugün Filistin bir mezarlığa dönmüş durumda. Sadece insanlar değil, uluslararası hukukun temel ilkeleri de gömülmüş durumda” diyerek durumu net bir şekilde ortaya koydu.
Sözde ateşkes ve barış planına rağmen bombalamalar sona ermedi, çocukların çığlığı dinmedi, evsiz, yoksul, ilaçsız, aç ve çaresiz bırakılmış milyonlar hâlâ karanlıkta.
Büyük diplomatik şovla sahnelenen ateşkese rağmen İsrail çeşitli bahanelerle 500’e yakın ihlal gerçekleştirirken drone saldırıları, hava bombardımanları ve sivil hedeflere yönelik müdahaleler tüm pervasızlığıyla devam ediyor.
Bu son saldırılarda 67 çocuk hayatını kaybederken toplam kayıp sayısı 400’e, yaralı sayısı 1000’e yaklaşıyor.
Sistemli imha planlarını sürdüren İsrail, sözde barış planında yer alan “sarı hattı” yeni sınır ilan ederek Gazze’nin yüzde 58’lik bölümünü adım adım işgal bölgesine dönüştürüyor.
İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, kendi ülkesinin altına imza attığı plana rağmen ordusunun geri çekilmesi gereken sınırlara dönmeyeceğini açıkça belirtiyor.
Açlık Silahı ve Sağlık Sisteminin Yok Edilişi
Ateşkes planına rağmen bölgeye insani yardımın girişi istenen seviyelerde değil. Acil tıbbi malzeme akışı neredeyse kesilmiş, sağlık sistemi çökmüş durumda; bu da yaralı, hasta, yaşlı ve çocukların ölümünü hızlandırıyor.
Human Rights Watch (HRW) raporuna göre, en temel insani ihtiyaçları karşılaması gereken hastaneler soykırımın en acımasız cephelerine dönüştürülüyor. Ambulanslar vuruluyor, hastaneler hedef tahtasına dönüştürülüyor.
Sağlık çalışanları görev başındayken tutuklanıyor, bazıları işkence ve kötü muamele nedeniyle hayatını kaybediyor. Filistinlilerin yaralarını sarmaya........