Bir medeniyet tasavvuru olarak Sıfır Atık
Sıfır Atık Modeli’nin ortaya çıkışı, Türkiye’nin çevre politikalarında uzun yıllar eksikliği hissedilen bütüncül ve değer temelli bir dönüşüm ihtiyacına cevap olarak şekillenmiştir. Bu modelin mimarisinde yer alan isimlerin başında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan yer alır. Emine Erdoğan’ın çevresel duyarlılığı yalnızca bireysel bir hassasiyetin ötesinde, devlet aklıyla ve kamu gücüyle uyumlu bir şekilde stratejik bir vizyona dönüştürülmüştür. 2017 yılında başlatılan bu girişim, çevre politikasının ilk kez bir etik çerçeveyle, kültürel kökleriyle ve yönetsel uygulamalarıyla bir araya getirildiği bir dönüm noktasıdır.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bu süreçte yürütücü kurum olarak belirlenmiş; Sıfır Atık yaklaşımının kamu binalarından başlayarak yaygınlaştırılması sağlanmıştır. İlk uygulama alanları, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, TBMM binası ve Bakanlık merkez binaları olmuştur. Bu tercih, modelin sadece teorik bir öneri değil, en üst yönetim kademelerinden başlayarak tabana doğru genişleyen bir pratik olduğunu göstermesi bakımından manidardır.
Bu dönemde geliştirilen stratejik belgeler, çevre yönetiminin geleneksel “kirlilikle mücadele” perspektifinden çıkıp “kaynakların korunması ve yeniden kazanımı” anlayışına yöneldiğini ortaya koymuştur. Sıfır Atık Yönetmeliği’nin çıkarılması (2019), ulusal eylem planlarının hazırlanması ve il bazında stratejilerin teşvik edilmesiyle, uygulama sadece kampanya düzeyinde kalmamış; mevzuat ve kurumsal yapı ile de desteklenmiştir.
Bu süreç aynı zamanda Türkiye'nin çevre siyasetinde yerel yönetimlerin ve kamu kurumlarının kapasitesinin artırıldığı bir dönemi de temsil eder. Belediyeler, okullar, hastaneler ve AVM’ler gibi birçok kurum ve mekânda atığın kaynağında ayrıştırılması uygulaması zorunlu hale getirilmiş, bu da modelin yaygınlaştırılmasında itici bir güç olmuştur. Ayrıca özel sektörün bu sürece katılımını teşvik, eğitim programları ve ödül sistemleri sayesinde Sıfır Atık, yalnızca bir kamu politikası değil; toplumsal bir seferberliğe dönüşmüştür.
Emine Erdoğan’ın 2018 yılında BM nezdinde başlattığı diplomatik temaslar, Türkiye’nin bu modeli sadece ulusal ölçekte değil, küresel ölçekte de görünür ve etkili kılma hedefini yansıtır. Nitekim 2022 yılında BM Genel Kurulu tarafından 30 Mart’ın “Uluslararası Sıfır Atık Günü” olarak ilan edilmesi, bu stratejik vizyonun diplomatik meyvelerinden biri olarak değerlendirilebilir.
Sıfır Atık Modeli’nin ortaya çıkışı, teknik bir çevre politikası üretiminden ziyade; değer temelli, siyasi meşruiyeti güçlü ve stratejik vizyonla desteklenen bir çevre medeniyetinin ilk adımı olarak okunmalıdır. Türkiye, bu modelle yalnızca atıkla mücadele etmeyi değil, aynı zamanda çevreye dair yeni bir zihniyeti kurumsallaştırmayı ve bunu yerelden küresele taşımayı hedeflemiştir.
Sıfır Atık’ın Felsefi ve Mimari Temeli
Sıfır Atık Modeli'nin başarısı, sadece atığın teknik olarak ayrıştırılmasında değil, onun ardındaki düşünce sistematiğinde gizlidir. Bu model, insanın doğa ile kurduğu ilişkiyi yeniden tanımlama ve toplumu israftan uzak, ölçülü bir yaşam felsefesine yönlendirme çabasıdır. Modern dünyanın dayattığı “tüket, at, yenisini al” mantığına karşı, Türkiye’nin sıfır atık modeli, geleneksel kadim değerlerle çağdaş çevre bilincini buluşturan özgün bir yaklaşım sunar.
Bu bağlamda........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein