Boykot hayat kurtarır

Türk Dil Kurumu, belli bir amaca ulaşmak için bir kimse, bir topluluk veya bir devletle ilişkileri kesmeyi boykot olarak tanımlar. Kapsam alanı çok geniş olan boykot kavramı, Müslüman zihinlerde genelde iki olguyu çağrıştırır. Bunlardan birincisi Peygamber Efendimiz zamanında müşrikler tarafından üç yıl boyunca sürdürülen ve müminlerin büyük acılar yaşamasına sebep olan boykot dönemi, diğeri de Filistin’e uygulanan zulüm temelinde İsrail ve destekçilerine ait mallara uygulanan boykot.

Abluka, tecrid, muhasara ve mukata’a gibi kavramlar, çoğu zaman boykot ile eşdeğerde kullanılan kelimelerdir. Fakat bu kavramların hiçbirisinin boykot kavramı gibi ilginç bir hikâyesi yok. Yüzbaşı Charles Cunningham Boycott (1832-1897), ordudan emekli olduktan sonra İrlanda’daki bir kontluğun mülk ve arazilerinin sorumluluğunu üstlenir. Yüzbaşı Boycott’ın koyduğu fahiş kiralardan bunalan halk, bir süre sonra isyan etme noktasına gelir. Üstelik kötü çalışma koşullarına itiraz edenler işten çıkarılır. Halk, Arazi Birliği Başkanı Charles Parnell’in tavsiyesine uyarak Yüzbaşı Boycott’a beklemediği bir karşılık verir. Parnell’ın tavsiyesi şudur: Eğer bu adam sizi arazilerinizden çıkmaya zorluyorsa, ondan sakınmalısınız ve onu nerede görürseniz, yolda, caddede, çarşıda ve pazarda, onu tek başına bırakın ve görmezden gelin. Halk bu tavsiyeye harfiyen uyar. Esnaf Boycott’a ve ailesine bir şey satmaz, postalarını iletmez. Herkes ama herkes Boycott’u görmezden gelir. Kendi hasadı için çalışacak bir çiftçi bile bulamayıp İrlanda dışından işçi tutar. İnsanlar Charles Boycott'u tamamen dışlamışlardır; üstelik bu dışlama şiddete dayalı da değildir. Bu enteresan dışlama eyleminin yankıları kısa sürede İngiliz gazetelerine de yansır. 1880’de gazeteci James Redpath, halkın bu ilginç eylemini adlandırmak için önce dışlamacılık (ostracism) kelimesini düşünür ama beğenmez. Nihayetinde eyleme maruz kalan kişinin yani “boykota uğrayanın” soyadını kullanır bu durum için. Böylece boykot kelimesi kısa sürede birçok dünya diline geçer.

Boykot demişken, tarihimizdeki önemli bir boykot olayına da değinmeden olmaz. Osmanlı’nın Avusturya-Macaristan’a 5 ay boyunca uyguladığı fes boykotu. 1908’de Avusturya-Macaristan kâğıt üstünde de olsa hâlâ Osmanlı’nın toprağı olan Bosna Hersek’i bir oldu bittiye getirerek işgal eder. Osmanlı bu işgale askeri değil, fes boykotuyla karşılık verir. Halk, Avusturya feslerini bir daha satın almaz, aldıklarını da parçalar. Gazetelerin de desteklediği bu boykot, Avusturya dükkanlarının önünde nümayiş yapmaya kadar varır. Boykot nedeniyle limana gelen Avusturya gemileri mallarını boşaltamayınca şirketler büyük zararlara uğrar. Araştırmacı Roderick Davison’a göre bu boykot, modern zamanların en başarılı boykotudur. Bu başarılı boykot, Bosna Hersek’in geri alınmasını sağlayamamış olsa da Avusturya-Macaristanın Osmanlı’ya yüklü miktarda bir tazminat ödemesinde etkili olur.

Etkili olmuş bir boykot örneği de Nazi Almanya’sında Yahudileri hedef alan sistematik boykot. Tarihe Juden Boycott (Yahudi Boykotu) olarak geçen bu koordinasyonlu boykot, 1 Nisan 1933 Cumartesi günü gerçekleştirilir. Almanlar o gün Yahudi mağaza ve işletmelerden alışveriş yapmamış, Yahudi doktor ve avukatların iş yerlerine gitmemişler. Almanlar, yaşadıkları büyük ekonomik olumsuzlukların sorumlusu olarak Yahudileri görüyor, bu boykotla onları hem afişe etmek hem de iyi bir ders vermek istiyorlardı.

***

Habis bir ur gibi Orta Doğu’nun bağrına saplandığı günden beri etrafına zulüm ve ölüm saçan ve bilhassa 7 Ekim’den bu yana daha da azgınlaşan İsrail terörüne karşı sıradan insanların yapabildiği tek şey boykot silahına sarılmak. Vicdan sahibi olanların “Elden ancak bu kadarı geliyor, en azından tarafımız belli olsun” kâbilinden Siyonistlere müzâhir firmaların ürünlerini evlerine sokmamaları veya kursaklarından sokmamaları, hiç değilse bir vicdan rahatlatma vesilesi olarak görülüyor.

İsrail’in zulümlerine paralel olarak zaman zaman alevlenip zaman zaman da küllenen boykotlar konusundaki tartışmaların ana ekseni bu boykotların........

© Haber Vakti