Üç Ayları Nasıl Anlamalıyız!
Kıymetli kardeşlerim,
Öncelikle tüm dostlarımın, okuyucularımın, üç aylarını gönülden tebrik ediyorum. Rabbim bu mübarek zamanları; kendimize gelmeye, kalbimizi toparlamaya, eksiklerimizi görmeye ve telafi etmeye vesile kılsın.
Hayat dediğin şey sadece bir takvim yaprağı değildir; ama takvim, insana bazen durması gerektiğini hatırlatır. Devlet bile işi ciddiye alırken “sürekli” olanla yetinmez. Aylık bildirimler vardır; bir de yıl içinde daha geniş bir hesap dönemi gelir. Çünkü büyük hesaplar, küçük notlarla kapanmaz.
İbadet de böyledir.
Namaz her gün farz. Helal–haram hassasiyeti her an geçerli. Kul hakkı zaten her gün omzumuzda. Ama insanız; dalıyoruz, yoruluyoruz, bazen de “sonra yaparım” diyerek erteliyoruz. İşte üç aylar, dinin yerine yeni bir şey koymak için değil; kendimizi toparlamak için önümüze konulmuş güçlü bir fırsattır.
Şimdi samimiyetle soralım:
Üç aylar vesilesiyle özel bir ibadet paketi olmadığını kabul etsek bile, bu zamanları kendimizi çek etme, muhasebe yapma, yönümüzü düzeltme fırsatına dönüştüremez miyiz?
Elbette dönüştürebiliriz. Hatta tam da bunu yapmalıyız.
“Üç aylar yoktur” diyenlere…
Açık konuşalım: Üç aylar diye farz kılınmış özel bir ibadet listesi yoktur. “Şu gece şu kadar rekât, şu gün şu kadar sevap” diye dolaşan rivayetlerin çoğu sağlam değildir. Buna itiraz eden kardeşlerimize haksız diyemeyiz. Din, uydurma ritüellerle değil; sahih ölçülerle yaşanır.
Ama şu da bir gerçektir:
Receb sıradan bir ay........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Rachel Marsden