Aile yılı: Yıkılmadan son kaleyi güçlendirme vakti! |
Bugün toplum olarak öyle bir eşikteyiz ki; ekonomiden kültüre, dijital kuşatmadan yaşam tarzlarına kadar her şey ailemizin etrafında dönüyor. Hepimiz görüyoruz: Eğer aile giderse, bu topraklarda hiçbir şey ayakta kalmaz. İşte bu yüzden “Aile Yılı” sadece bir takvim ilanı değil; gecikmiş bir uyarı, hayatî bir çağrı, bu milletin son kalesini yıkılmadan güçlendirme iradesidir.
Değerli kardeşlerim,
2025’in “Aile Yılı” ilan edilmesi bir resmî açıklama değil; hepimize yönelen bir çığlıktır. Çünkü bugün evlerimizin duvarları sağlam duruyor ama yuvalarımızın ruhu yavaş yavaş eksiliyor.
Bir zamanlar ev dediğin yer umutların, sohbetin, muhabbetin ocağıydı. Anne ocağın başında, baba kapı eşiğinde, çocuklar kuzu misali ortada koştururdu. Ev bir mekân değil; gönüllerin sığındığı bir limandı.
Peki bugün ne kaldı geriye?
Evet, hâlâ evler ayakta… Ama muhabbet yıkılmış durumda. Sofralar var ama sohbet yok. Aynı çatı altındayız ama ayrı dünyalarda yaşıyoruz. Artık aile bireyleri yüz yüze konuşmak yerine aile WhatsApp gruplarından mesajlaşıyor. Çocuklar odalarında ekranlara gömülmüş; anne-baba seslense duymuyor. Anne mutfakta diziye dalmış, baba salonda televizyon karşısında… Karı koca aynı yatağa telefonla giriyor ama “iyi geceler” cümlesi dudaklardan dökülmüyor.
Soruyorum size: Böyle bir ortamda hangi aile büyür? Hangi çocuk sağlam karakterle yetişir? Hangi yuva uzun ömürlü olur?
GENÇLERİN EN ZOR SINAVI:GEÇİM BASKISI
Gençlerin dilinde tek bir cümle dolaşıyor:
“Bugün tek maaşla ev mi geçinir? Mutlaka iki taraf da çalışacak…”
Bu düşünce öyle yerleşti ki artık gençler değil büyükler bile bunu sorgusuz kabul ediyor.
Geçtiğimiz gün Uluslararası Vuslat Platformu Yönetim Kurulu toplantısı için dostlarla bir araya geldiğimizde bir hanım kardeşimizin feryadı hepimizi derinden sarstı. Dedi ki:
“İşe gidip gelmek için günde üç saatim yollarda geçiyor. Bir kadın olarak her işi yapmak zorunda mıyız? Biz otobüs şoförü olmak zorunda mıyız? Biz Tır şoförü olmak zorunda........