Destursuz kelâm

Manası kalmadı hiçbir şeyin. Dilimizde eriyip giden kelimelerin de. Tuluat yaparken buluyoruz kendimizi her nedense? Sahtelikleri cilalayıp kabul edilebilir kılan, yapay istilasında her zerremiz. Beterin beteri dedikleri mi soluduğumuz? Sahi, soluklanabilme imkânı kaldı mı bunca hız ve haz arasında?

Gübre yığınına batmış ayaklarına aldırmadan, mağrur bir şekilde öten horozdan farkımız var mı? Sorgusuz sualsiz bir paçozluk tutmuş yakamızı, bırakmıyor. Bitişik nizam şehirlerin, değirmen taşına öykündüğü bir vaka kuşkusuz! Öğütülürken öğünmek, hem de üç öğün. Sokak aralarında yitip giden bu hikaye pek de umurunda değil göğün. Öznesiz çağın ağzında sakız gibi çiğnenip giden nesneleriz. Rakamların etiketlediği, rakımların paketlediği; daha da acısı suskunluğun teker teker demetlediği günlerin yanığıyız. Küsmenin kifayetsizliği ise düpedüz muamma!

Renkler donuk, tuval engebeli, fırça yorgun, paletse güdümlü... İçli bir şarkı söylemek imkansız bu zoraki kofluk mevsiminde! Gözyaşıyla........

© Haber Vakti