Birbirimizi Dinlemek Zorundayız!
Bir arkadaşım bir hastanede yaşadığı olayı anlattı. Olay şöyle gelişmiş. ‘Geçenlerde rahatsızlığım sebebiyle bir hastaneye gittim daha önceden randevu almıştım sıram geldi içeri alındım. Genç bir doktor, yorgun ve bitkin görünüyordu. Aslında çok da geç bir vakit değildi. Öğleden önce saat 11 gibiydi. Ancak genç doktor muhtemelen gece nöbete kalanlarda görülen stresli bir hale sahip görünüyordu. ‘TC kimlik numaranın son 4 rakamı nedir?’ dedi ve devamında isminiz? diye sordu. Ben de söyledim. Ama tarzı zoruma gitmişti.
Bense artık normal olarak yaşlı statüsünde olan ( altmış yaşını geçmiş) bir ömür geçirmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı olup, devlette 35 yıl özelde de 10 yıl tam 45 yıldır çalışmış biriydim. İş ve eğitim hayatım boyunca; idarecilik, insan ilişkileri, sosyal münasebetler, eğitim ve öğretim, kamplar, seminerler, dini ve ahlaki programlar vesaire ile bir ömür geçirmiştim.
Doktor, yaşından beklenmedik bir edayla, biraz sertçe; ‘neyiniz var’ dedi. Sanki niye geldiniz dercesine? Bacağım ve belimdeki rahatsızlık sebebiyle zoraki ayakta duruyordum. Nezaketen buyurun oturun bile demedi ancak ayakta durmakta zorlandığım için bunu nihayetinde fark etmiş olacak ki sonunda ‘buyurun oturun’ dedi.
Sanki babasının evinden getirmişti sandalyeyi. Ben de bir taraftan tutunarak sandalyeye oturdum ve birkaç kelime anlattım ki, hemen önündeki bir form üzerinden bir yerler işaretledi ‘şu şu tahlilleri yapın gelin’ dedi.
Tahlilleri verdim aynı gün saat mesai bitimine yarım saat kala gibi sürede tahliller sonuçlandı, doktorun polikliniğine tekrar çıktım ve sonuçları göstermek için süre bekledim. Doktor ilacı yazdı. Bunları kullanın sonra tekrar gelin bakalım dedi.
Hepsi bu. İyi de beni hiç dinlemedin ki? Çıkan tahlil sonuçlarına göre yine o sonuçları bilimsel anlamda okuyup yorumlayıp benim anlayacağım dilde söylemedin ki; ben hastayım ve siz aldığınız eğitimle bu hastanede devletin hastanesinde; siz, tıp doktoru ünvanıyla vatandaşlara hastalıkları konusunda şifa dağıtacak, onları fizikken ve ruhen iyi edebilecek bir eğitim almış olmalısınız. Bu eğitimin sonunda da gelen vatandaşa bilgi vermiyorsunuz.
Dedim ki; rahatsızlığımla ilgili öngörüleriniz nedir? Şimdi neye dikkat etmeliyim? Doktor; ‘bu ilaçları kullanın dedim ya, sonra bakacağız, sonra söyleyeceğim’ dedi. Yazdığı reçetenin kod numarasını verdi ve odadan çıktım. Bir kez daha hayal kırıklığı olmuştu bende. Haftalardır çektiğim rahatsızlıktan dolayı doktora gelmemek için oldukça direnmiştim ama artık basit tedavilerle üstesinden gelemeyeceğimi anlayınca doktora gitmek zorunda kalmıştım. Muayene serüveninin böyle sonuçlanmasından bir kez daha üzüldüm.
Hipokrat kimdir çok umurumda değil. Batıdan alınan tıp eğitiminin babası sayılan bu hekimden gelen eğitim kanalı da bu gördüğümüz örneklerle temellenmiş ise eyvah Hipokrat’a ve onun öğretim sitiline. Bu ülkede bu milletin verdiği vergilerle yapılan üniversitelerde okuyarak doktor olan genç; belki babasından daha yaşlı olan bir kişiye karşı birkaç kelimelik izahatı çok görmüştü. Arabama bindim ve yorgunluğum artmış olduğu halde evin yolunu tuttum.
Oldukça alınmıştım dinlemediğine, dinlemek için birkaç dakika ayırmadığına. Daha derdimi bile tam anlatamadan tahlil, film ve sonuçlara bir göz gezdirip reçete elime tutuşturuluvermişti dedi arkadaşım bir nevi içten gelen kahırla… Olayı kısaca buraya naklettim hasta arkadaşın dilinden.
Kimi zaman bizlerde, sizlerde rastlıyorsunuz bu türden olaylara ne yazık ki! Konu eğitimle ilişkili olsa da fıtrata uygun davranma konusunda ki eksikliklerden kaynaklanıyor.
Basit Bir Usul Aslında..
Doktorlar; gelen kimseyle önce hasta olduğunu bilerek merhametle, nezaketle ona........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein