Bizim Troller! |
Bizim Muhit'te (gerek tabandan ve gerek ağır ağabeylerden) kiminle görüşsem iki temel gündem var.
Her ikisinden de şikayet halindeler!
Hakkıyla bir şey yapamıyor olmanın getirdiği halet-i ruhiye ise öfkeye evrilmiş durumda!
İlk ve değişmeyen gündem Gazze katliamında ki çaresizliğimiz üzerinden kahpe ve katil İsrail ve cür'eti, diğeri ise Troller ve cür'etleri!
Hani o pusuda saklanan, gölgelerden ateş eden fetöcü, örgütçü, fondaş, candaş, militarist, militanist, laikçi, Kemalistçi olan troller değil.
Bizim muhitte(n) olup, nasıl olduysa ve hangi ayartıcılığa kapıldılarsa bugün başkalaşan, ya da sonradan bizim muhite entegre edilerek bizim mahalledenmiş gibi; bizim sokaktan, bizim camiden, bizim tv'lerden bize alenen ateş edenleri kastediyorum!
Ormanlarımızı yakan kundakçılar gibi, her an, kime, ne zaman salvo yapacakları kestirilemeyenler!
Aslan yelesinde bit olup, kendilerini aslan zannetmenin kaçınılmaz paradoksuna kapılanlar!
Rüzgarımızı kesip yalan rüzgarı estiren, birliğimizi bozup trol birliği oluşturan, aramıza fitne tohumları eken, ortak paydamızı savuran, gücümüzü azaltanlardan...
Kardeşler arasına suizan düşürüp, yıllar yılı baharını arzuladığımız kardeşliğimizi kışa çevirme çabasında olanlardan!
Elimizdeki inci ve mercanı çalma girişiminde bulunan, tutmayan kilitin (evin içindeki) hırsızlarından!
İçeriden, bizden, bizim muhitten!
''Bizim Trolleri'' kastediyorum!
Kendilerini (o nasıl bir cür’etse) Beştepe'ye nispet edenlerden.
O, (benim arkamda külliye var) algısını taban üstünde bırakanlardan!
Başkan Erdoğan adına ''racon'' kesiyorum/kesebilirim intibası oluşturanlardan...
(…)
90’lı yıllarda Anadolu İslami Hareketi siyasi mecrada mevzi kazanmaya başlayınca o günlerde ‘’malum medya’’ diye tanımladığımız hakim otoriteye mensup çevreler, tv ve gazeteleri üzerinden hedef aldığı kişiyi itibarsızlaştırmak için ne gerekiyorsa yapıyor, biz de saldıranın kim-ler olduğuna bakarak saldırılana (siyasi görüşü yada hangi cemaatten olduğuna bakmadan) sahip çıkıyorduk.
O zamanlar sosyal medya yok ama troller anchorman düzeyinde, köşe yazarlığı rütbesinde, her türlü trollük 8 sütüna manşet ve prime time programlar enstrümanıyla yapılıyordu.
Her akşam bir kaset patlatıyorlar, manipülatif algılarla vatandaşın başından aşağı yalanı boca ediyorlardı.
Aidiyet ve İslam kardeşliği duygusuyla hareket eden tabanımız, saldırılanın kim olduğuna bakmadan, saldıran üzerinden bir kanaat oluşturup mağdur edilmek istenen şahsa/cemaate sahip çıkıyordu. Yani o günlerde taban, ‘’düşmanın oklarını takip ediyordu’’
O okları atanları ‘’düşman’’, o okları yiyenlere ise (cemaatine, tarikatına, siyasi görüşüne) bakmadan kardeş bilip sahip çıkıyordu.
O zamanlar kısıtlı imkanlarla, onlarca tv kanalının algı operasyonlarına karşı zorlu bir mücadele veriliyordu.
Dost’un belli, ‘’düşmanında’’ belli olduğu günlerdi.
Ama bugün öyle mi?
Bugün, o ifritten sualin kılını çekmeyen akılla; ''İslamcı kisvesinde ama mahallenin 40 yıllık ağır abilerine giydirebiliyor? Sırtını kime dayamış? Kimden güç alıyor? Baksan ağır ''Tayyipçi'' görünümünde! Daha o doğmamışken Reis’le yol yürüyen adam(lar)a bile ayar çekebiliyor! Kim bunlar? Bu cür'eti nereden/kimlerden alıyorlar?'' sorusu herkesin zihninde!
(...)
Kanaatim odur ki; 24 Haziran 2018’de, 3’lü teslis oluşumu olan parlementer sistem dönemini kapatıp, partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçerek (erklerin kendi alanlarında ilan ettiği sulta’nın) gücü dağıtılarak, otoritenin tek bir merkeze tevhid edilmesiyle birlikte muhalefet ve hükümet arasındaki iktidar mücadelesi Beştepe’ye taşındı.
Beştepe, bizzat iktidar mücadelesinin merkez üssü oldu.
Ve boyut değiştiren ‘’iktidar olma mücadelesinde’’ o gün ‘’malum medyanın’’ ifa ettiği görevi bugün, o ideolojik kimlikler adına (kisve) değiştirenler, içimize sızan yada devşirilenler, yani troller devraldı.
Hükümet ve devlette, mevzi kapma/mevzilerini koruma adına oluşturdukları blok/klik/yapılarla süreci yönetmeye, otoritelerini belirlemeye/korumaya çalışan bir takım oluşumlar, benzemezlerin bir araya........