Taaddüd‐i Zevcâtın İstismarını Engelleyen Unsurlar |
Taaddüd‐i Zevcâtın İstismarını Engelleyen Unsurlar
a‐ Mehir
İslâm toplumunda, her erkek evleneceği kadına, kadının istediği mehri (taşınır veya taşınmaz mal ya da altın ‐gümüş‐para) vermekle yükümlüdür.
Sınırlandırılamayacağı ve kadının razı olabileceği bir mikdar olacağı için, sembolik bir vasıf taşımayacak olan mehrin, takdir buyurulacağı üzere yeni bir evlilik için maddî, fakat ciddî bir engel olacağı açıktır. Mehrin belirlenmemiş olması onu düşürmez.
b‐ Nafaka
İslâm Aile Hukûku’na göre, mü’min erkek, herbir eşinin normal ölçüler içerisinde nafakasını sağlamakla mükelleftir. Birinci zevcesinin ve ondan doğan çocuklarının nafakasını ancak temin edebilen bir kişinin, nafaka yükümlülüğü sebebiyle yeni bir evliliğe yönelemeyeceği açıktır.
Kur’ân ve Sünnet’in yapılandırdığı İslâm Aile Hukûku’na göre, mü’min erkek, herbir eşinin toplum örfüne göre nafakasını sağlamakla mükelleftir.[2] Birinci zevcesinin/eşinin ve ondan doğan çocuklarının nafakasını ancak temin edebilen bir kişinin, nafaka yükümlülüğü sebebiyle yeni bir evliliğe yönelemeyeceği açıktır.
İslâm Aile Hukûku’nda, nafakası temin edilmeyen zevcenin, hukûken kabul görecek boşanma talebinde bulunabilme hakkının mevcut olduğu da hatırlanırsa, nafaka yükümlülüğünün taaddüd‐i zevcâtı engelleyecek mühim bir mânia olabileceği anlaşılır.[3]
c‐ Kadının Boşama ve Boşanma Hakkı
Kur’â’n ve Sünnet’e göre kadın aldığı mehri geri verme koşuluyla istediğ zaman yargı kararıyla boşanabilir.[4] Kadın mehrini iade etmeksizin de şartlı olarak boşanabilir. Çünkü kadın, nikâh akdi sırasında ileri süreceği bir şartla, kocasının evlenmesi halinde, kendisini veya alınan kadını boşama hakkını elde edebilir. Koca, nikâh akdî sırasında veya daha sonra verdiği bu hakkı geri alamaz.[5]
Özellikle nikâh akdinde kabul olunacak şartlara riâyet olunmasını öğütleyen bir hadislerinde Peygamberimiz şöyle buyururlar:
“Akitlerinizdeki/sözleşmelerinizdeki şartların en ziyade uygulanması gerekeni, kadınlarınızı nikâhladığımızda koştuğunuz şartlardır.”[6]
Genelleştirilmesinde hiçbir dînî sakınca olmayan değindiğimiz hukûk görüşüne dayanarak elde edeceği hakkı kullanması halinde İslâm Kadını, aleyhine işletilebilecek taaddüd‐i zevcât müessesesini, istismar edilemez bir sosyal kurum haline getirebilir.
d‐ Kadın Fıtratı (Yaratılışı)
Kadın fıtratı, erkeğin ikinci bir kadın almasına razı olmayacağı gibi, normal şartlar altında evli bir erkekle evlenmeye de rıza göstermez. İslâm Aile Hukûku’na göre ister bâkire ve ister dul olsun kadın istemediği bir evliliğe zorlanamaz. Zorlandığı takdirde hukûken buna engel olunur. Tahakkuk etmiş evlilik de kadının arzu etmesi halinde geçersiz kılınır.[7]
Görüldüğü gibi kadınlar aleyhine olduğu ileri sürülen taaddüd‐i zevcât ruhsatının istismarına engel olunması husûsu, tamamen kadınların tutum ve tasarruflarına bağlıdır.
İslâm Dîni’nin emrettiği mânâda eğitilecek İslâm Kadını, kadınlık duygusu ve onuru ile birden fazla kadın alabilme ruhsatının istismarına mâni olabilir, yapılacak ikinci evlilikleri hukûken geçersiz kılabilir ve bu ruhsatı yalnızca kendi menfaatleri doğrultusunda kullandırabilir.
e‐ Adâletli Olma Gereği
“Yürekten isteseniz de eşleriniz arasında adaleti sağlayamazsınız. Bâri bir tarafa büsbütün meyledip de ötekini (ne dul, ne kocalı bir durumda) askılı bırakmayın. Eğer bozulan ilişkilerinizi düzeltir, haksızlık........