Erdi cumhuriyetimiz 101 yaşına

Cumhuriyet Bayramı’na Anayasa tartışmaları, FETÖ, PKK tartışmaları ile giriyoruz. Savaşı konuşuyoruz. Yargıyı, Sağlığı, Aileyi, Gençliği, Ahlaksızlığı, Fuhşu, Uyuşturucuyu konuşuyoruz. Parayı, ekonomiyi, tarımı konuşuyoruz. Daha doğrusu konuşamıyoruz, bu kavramlar, kurumlar üzerinden tartışmanın da ötesinde kavga ediyoruz.

Hafta sonunda yargıda bir bu eksikti dedirtecek bir olay yaşandı UYAP çöktü. Kimi Hacklendi dedi, ama artık Hacklemeye gerek yok, NanoChiple üretilen ve Kuantum mantığı ile yazılmış işletim sistemleri çalışan , yapay zekaya entegre olan bilgisayarlar, MicroChiplerle üretilen sistemlere doğrudan giriş yapabiliyor. Bunlar girdikleri sisteme bilgi girebilir, bilgi silebilir, bilgileri değiştirebilir, sistemi kilitleyebilir.

Hangi akılla öyle bir düzenleme yapmışlarsa, ıslak imzalı yazılı belgelerle dijital kayıt sistemi arasında bir çelişki olursa, dijital kayıt sisteminin esas alınacağına dair bir düzenleme yapılmış.

Hoş, eskiden de print çıktılar üzerinde de tahrifatlar yapılıyordu, belge bulunamayabiliyordu.. Ama bu işler Dijital sistemdeki kadar kolay değildi. Sanal alemde herşey çok kolay şekilde yapılabiliyor. Artırılmış sanal gerçeklikle zaten işin ucu çok farklı yerlere gidiyor.

Neyse, Türkiye’nin 101 yıldır çözülemeyen laiklik sorunu mesela Anayasanın ilk dört maddesi kapsamında yine tartışma kapsamında. Cumhuriyetin temel nitelikleri adı altında Kemalist bir Monarşi söz konusu. Değiştirilemez denilen maddelerden biri de “Milli egemenlik” tabii, ama savundukları “değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddesi, Cumhuriyetçilik maddesine de aykırı, çağdaşlık maddesine de, inkılab maddesine de, Laiklik maddesine de aykırı. Çünkü “değiştirilemez”lik iddiası, onu dinlerüstü bir din konumuna yükseltiyor. Teklif dahi edilemez demek, Milli egemenlik sistemine de parlamenter düzene de aykırı.

İddia sahipleri şecaat arz ederken sirkatin söyleyen bir adam durumuna düşüyorlar.

Birileri bir yandan Tarihi donduruyor, ama, öte yandan mesela “TransHumanizme karşı kimse sesini yükseltmiyor.. İnsanın Nesneleştirilmesine karşı çıkan yok. Ya hu, “kadın hakları”ndan söz ediyorsunuz, kimliklerden “Biyolojik cinsiyet” yerine LGBT ’a alan açarak toplumsal cinsiyet tercihi için “GENDER” maddesi koyuyorsunuz kimseden tık yok.

Milliyetçilikten vazgeçmeyenler, “Nesnelerarası iletişimin nesnesi olan , din, ahlak, tarih ve gelenekten, biyolojik cinsiyetten bağımsız, akışkan ve değişken bir GENOM BİREY’in etnik kimliğini, milliyetini nasıl tanımlayacaksınız sorusuna verilecek bir cevap yok.

Zaten mahkemelerinizin en üst temyizi AİHM de yapılıyor. Uluslararası sözleşmeler NORM HUKUK kapsamında değerlendiriliyor ve yasaların bu normlara aykırı şekilde yorumlanması da yasak. Kim se ne oluyor demiyor. Uluslararası sözleşmeler, AK Parti-CHP, MHP ve DEM’cilerin oy birliği ile kabul ediliyor. Biz ABD ile stratejik ortağız, ABD PKK’yı eğitip donatıyor. Biz NATO’nun “en sadık üye”si, “ucuz asker deposu”yuz, ama NATO üyesi ülkeler FETÖ’cüleri, PKK’ları, DHKP-C militanlarını korur. Bunun bir mantığı var mı? Avrupalılar konuşuyorsa, iktidarı muhalefeti ile siyasilerin hepsi susyor ve önlerini ilikliyor. Zaten AB kapısında üç çeyrek asırdır, yavrularını emziren anaç domuzu emmek için, domuz ağılının kapısına bekleyen “uysal koyun” gibi bizi bekletmeye devam ediyorlar.

Cumhuriyetin 101. Yılındayız ve Cumhuriyet (…) Partisi, bugün azınlık partisi (diyorduk ama artık değil) durumunda. En azından artık Q’lik bir oya sahip değil. Bu arada Anadolu topraklarında ilk kurulan Cumhuriyet de “Türkiye Cumhuriyeti” değil, Kars İslam Cumhuriyeti. İlk kez orada 1918’de 18 yaşına gelen kadın-erkek herkes oy kullandı. Laik bir ülke değildi ama, Halkın işinde Malakan ve Rum unsurlar vardı, onlar da milletvekili oldu ve Rus kökenli Malakan Radinski güvenlik bakanı, Vasiliyedes ehliyet ve liyakat gereği sağlık bakanı oldu. Başkanlıkla yönetilen bu konfederatif İslam Cumhuriyet 1919 Nisan ayında İngilizler tarafında........

© Haber Vakti