BAĞIMLI ÖZERKLİK MODELİ |
Ekonomi ve siyaset literatüründe son yıllarda öne çıkan kavramlardan biri “bağımlı özerklik” modelidir. Bu kavram, özellikle gelişmekte olan ülkelerin küresel ekonomiyle ilişkilerini, kendi politik tercihlerini koruma çabalarıyla dengeleme arayışını ifade eder. Bir yandan küresel sermaye, ticaret ve teknolojik ağlara bağımlı hale gelen; diğer yandan ulusal politika alanını, stratejik karar alma süreçlerini ve kalkınma hedeflerini korumaya çalışan ülkeler için bağımlı özerklik, çağın yeni yönetişim biçimlerinden biri olarak değerlendirilmektedir.
Ekonomik Küreselleşmenin Çift Taraflı Baskısı
Bağımlı özerklik modeli, temel olarak küreselleşmenin iki yönlü etkisinden doğar. Bir tarafta, ekonomik entegrasyonun sunduğu yatırım, teknoloji ve ticaret fırsatları; diğer tarafta bu entegrasyonun yarattığı bağımlılık riskleri bulunmaktadır. Uluslararası finans akımları, çok uluslu şirketlerin üretim zincirleri ve dijital platform ekonomileri, ülkelerin kendi iç politikalarını giderek daha fazla küresel dinamiklere bağlamaktadır.
Bu durum, özellikle orta gelirli ekonomilerde belirginleşmektedir. Türkiye, Brezilya, Güney Afrika, Endonezya gibi ülkeler hem küresel sermayeyi çekmek hem de ulusal kalkınma hedeflerinden taviz vermemek için hassas bir denge politikası izlemektedir. Bağımlı özerklik modeli bu bağlamda, “tam bağımsızlık” ile “tam entegrasyon” arasında bir ara form olarak ortaya çıkar. Ülkeler, küresel sistemle uyum içinde kalırken, iç politikalarında özerk bir alan yaratmaya çalışır.
Devletin Dönüşen Rolü
Klasik bağımlılık teorileri, gelişmekte olan ülkelerin küresel sistem içinde her zaman merkeze bağımlı kalacağını savunurdu. Ancak bağımlı özerklik modeli, bu bakış açısını günceller. Artık devletler sadece bağımlı değil; aynı zamanda belirli ölçüde yönlendirici, seçici ve stratejik davranabilmektedir. Devletin görevi,........