Bir Gönül Bilgesi’nin Belgesi: Ercan Doğu Geçti Bu Dünyadan… |
Bazen insanın hayatına öyle biri girer ki, ne bir randevuyla gelir ne bir hazırlıkla… Kapıyı çalmaz, izin istemez; gelir, oturur, içindeki en sessiz köşeye sanki hep oraya aitmiş gibi yerleşir. Ercan Abi işte benim için tam da böyle biriydi.
Bugün yeni yayın dönemine başlarken, stüdyonun ışıkları yanmadan önce onun şapkasını elime aldım, şöyle bir baktım… Ve içimden bir ses “Onsuz başlama” dedi. Öyle de yapmadım. Çünkü bazı insanlar, ölümden sonra bile bir sandalye bırakır yanımızda; boşluğu bile konuşur, öğüt verir, yol gösterir.
Ercan Abi ile tanışmamız tam anlamıyla “kaderin küçük bir cilvesi”ydi. İki yıl önce, Ege TV’ye bir görüşme için gitmiştik Miyase ile. Lobide bekliyoruz… Hami dostum toplantıda. O anın hiçbir özel tarafı yoktu “ya da öyle sanıyorduk”... Ta ki; Ercan Doğu içeri girene kadar. Onu görünce önce “Kim acaba?” dedik kendi kendimize. Herhâlde o da bizi tanımadı. Ama tanımasa bile insanı tanıyormuş gibi konuşan, yakınlaştıran, güven veren bir hâli vardı. Daha ilk dakikada öyle bir samimiyet doğdu ki, sanki yıllardır aynı masada birlikte çalışıyormuşuz gibi…
Şakalaştık, güldük, o kendine has, hafif alaycı ama asla kırmayan esprilerinden birkaç tane patlattı, biz de gülmekten kendimizi alamadık. Görüşmeye gittiğimi unutacak kadar kaptırdım kendimi sohbete. Eğer o an biri “Hadi görüşmeye gir” dese büyük ihtimalle “Durun, Ercan Abi bir şey anlatıyor” derdim. Öyle bir çekiciliği vardı; sakin, bilge, derin ama bir o kadar mütevazı bir adamdı.
Sonradan öğrendim ki bizim o beklediğimiz odada, benim alınmam için görüşmeler yapılıyormuş. Yönetim kurulunda da varmış kendisi… Bir bakmış, “Tamam” demiş. O “tamam”ı öyle gönülden, öyle geniş bir yerdenmiş ki, çalışma arkadaşlığımızın değil, dostluğumuzun kapısıymış meğer.
Kimi insanlar için yıllar gerekir; kimi için birkaç gün… Bizim için avuç içi kadar bir zaman yetti. Çünkü bazı dostluklar ömre yayılmaz; ömür o dostluğun içine sıkışır. Ercan Abi ile konuşmaya başlayınca ikimiz de sustuk, dinledik, anlattık… Belki de içimizde biriken, kimsenin bilmediği ama birinin duymasını hep istediğimiz şeyler vardı. O anlattı, ben anlattım; Bütün hayatını kimseyle paylaşmadıklarını sanki bana miras misali anlattı...anlattı.
Hepimiz sanki aynı yerden geçmişiz gibi aynı cümlelerde düğümlendik.
Babam genç yaşta öldüğü için hayatın belli dönemlerinde bir koruyucuya, bir abiye, bir omuza ihtiyaç duydum hep. O gün bunu düşünmemiştim belki ama bugün geriye dönünce görüyorum: Ercan Abi benim için o boşluğu dolduran, fark........