SAHİ ÂŞIK MISINIZ?

Seyyahıyım aşkın. Bir Leyla’da konaklarım bir Şirin’de… Bir Zühre’de misafirim bir Zin’de…

Sanmayın ki bahtiyardır bu yürek, sanmayın ki mesuttur bu adam.

Öyle bir çöldeyim ki ayakkabım yok, kızgın kum okyanusunda yalınayak sınavdayım.

Ayaklarımın altı değil yanan yüreğimdir, ruhumdur kaynayan.


Hz. Ayşe zaman zaman Efendimiz’e sitem de edermiş.

Ama bu sitemin düzeyi Efendimiz’i üzmeyecek derecede olurmuş.

Böyle zamanlarda Hz. Ayşe konuşurken "Muhammed’in Rabbine yemin olsun ki" yerine "İbrahim’in Rabbine yemin olsun ki" dermiş.

Şu nezakete bakar mısınız? Bir defasında Hz. Ayşe Peygamberimiz’e "Beni seviyor musun?” diye sormuş.

Efendimiz de "Seviyorum." diye cevap veriyor. "Nasıl seviyorsun?” diye soruyor Hz. Ayşe. Efendimiz de "Kördüğüm gibi seviyorum." diyor.

Hz. Ayşe zaman zaman Efendimiz’e "Kördüğüm ne durumda, ne âlemde?” diye sormayı da ihmal etmezmiş.

Her zaman aldığı cevap da "İlk günkü gibi.” olurmuş. Sahi siz kördüğüm gibi sevdiniz mi hiç? Bu nasıl bir sevdadır ki tarifi imkânsız, kelimeler kifayetsiz?


Tül perdenin ardından bakıp aşığını sermest eden maşukların devri bitti. Göndermiş olduğu mektubun ucunu hafiften yakıp onunla gönlünün yanıklığına dikkat çeken âşıkların zarafeti yok olup gitti. Havlulara kalp nakışları işleyip onun içine isim yazan hassas ruhluların dönemi sona erdi.


Sahi siz kendinizi âşık mı zannediyor, kendinize âşık mı diyorsunuz? Tül perdeler rafa kalktı, ucu yanık mektup kâğıtları yok oldu, havlular bitti. 



“ Askere giderken eşiyle son kere yalnız kaldığında demişti ki ‘Eve gönderdiğim her mektubun sonuna üç tane nokta........

© Günışığı Gazetesi