BİTCOİN, BORÇ VE YENİ İMPARATORLUK
Bazen insan düşünürken kendi zihninin kıvrımlarında kayboluyor; tarihin derin koridorlarından bugünün dijital ekranlarına uzanan görünmez bir ip var sanki. Bir uçta Gustav Le Bon’un kitle psikolojisi üzerine söyledikleri dolaşıyor, diğer uçta ise ekranda sürekli titreyen Bitcoin fiyatları. Arada bir yerde, devletlerin kimsenin açıkça itiraf etmek istemediği bir planı seziliyor. Zamanın içinde hem yukarıdan bize bakan bir güç, hem de aşağıdan bizi sürükleyen bir dalga var. Ve bütün bu akışın ortasında şu basit soru dolaşıyor: Kitleler neye inanırsa yönetilir?
İşte ABD’nin bugün yaşadığı 39 trilyon dolarlık borç sarmalı, tam da Le Bon’un yüz yıl önce işaret ettiği bu psikolojik yasalarla açıklanabilir hale geliyor. Çünkü bir ülke bu kadar büyük bir borcu geleneksel yollarla kapatamaz; ancak kitlelerin algısını yönlendirerek, değerleri yeniden tanımlayarak ve yeni bir “ortak hayal” yaratarak kapatabilir. Tam da bu nedenle Bitcoin, altın ve dolar üçgeni artık ekonomik bir tartışmadan çok, bir kitle yönetimi teknolojisine dönüşmüş durumda.
ABD’nin stratejisi kabaca şu izlenimi uyandırıyor: Bitcoin’in her düşmesi ve her yükselmesi, piyasadaki doların sessizce yakılması anlamına geliyor. Her düşüş ve yükseliş dalgası, dolaşımdaki dolar miktarını azaltan görünmez bir çöp öğütücü gibi çalışıyor. Böylece ABD, kendi bastığı parayı piyasanın psikolojisine yedirerek yok ediyor; Fed’in bilançosu nefes alıyor, dolar sıkışık kaldıkça değer kazanıyor ve borç........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein