LİYAKAT-2

Yahudi aristokrat ve zenginlerin kendileri dışındakileri, halkı basit görme zihniyetini Mekke’nin ileri gelen müşriklerinde de görüyoruz. Onlar da peygamberliğin, Mekkeli veya Taifli bir zenginin hakkı olduğunu söylemişlerdi. Çünkü Peygamber Efendimiz (sas) yetim ve fakirdi.

Demek ki kendisini üstün gören elit ve zengin zümrenin fikri, aralarında uzun zaman ve mekân farkı olsa da üç aşağı beş yukarı aynıdır. Bu, dün böyle idi, bugün de böyle, yarın da böyle olacak. Yani değişmiyor.

Oysa seçilen liyakatli kişi-bu ister yönetici, ister başka bir görevli olsun fark etmez-görevinde başarılı olur ve daima hedefi büyütür.

Bu nedenle, hangi görev olursa olsun layığı olana verilmelidir. Bu iş hatır ve gönül işi değildir. Zenginlik, şöhret, zâdelik, pederşahilik, aşiret, saygın birinin çocuğu olmak kıstas olmamalıdır. Zira böyle bir kıstas ifsat ve felakete davetiye çıkarır.

Zaten Nisa Suresi 58. ayette, “Allah size, mutlaka emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor” denilerek görevin ehline, layığına verilmesini, görevlendirme de........

© Günışığı Gazetesi