Rene Guenon: “Türkler zenginler çünkü onlarda Mevlâna var” diyor. Evet gerçekten de Mevlana’nın varlığı bizler için maden değerindedir ama işlemediğin maden, ya da yanlış işlediğin maden nasıl değer kazanabilir ki? Bütün Türklerin ve özellikle Elazığlı olarak bizlerin Mevlana’nın söylediklerini, verdiği mesajı daha iyi değerlendirmek gibi bir yükümlülüğü var. Ortega Y. Gasset: “ İnsanların tabiatı yoktur, tarihleri vardır.” der.

Bizim tarihimiz ise yeryüzünde yaşamış milletlerin tarihleri içindeki en güzel, en büyük ve en görkemli tarihlerden biridir. Bizde Mevlâna var, Yunus var, Ahmet Yesevi var. Bizim tarihimiz bunca kadim ve kademli insanlarla ışıl ışıl dururken, neden başkalarının taklidi olmaya rıza gösteriyoruz? Neden tabiatımızı dejenere olmuş milletlerin ikliminden devşirmeye çalışıyoruz? Bu, bugün böyledir diye yarın da böyle olması gerekmiyor; hayat değerli, insan değerli, gelecek değerli. Geleceği, bugün imar eder. Bizler yanlışta ısrar etmezsek gelecek daha güzel, daha doğru, daha yaşanası olur.

Konya'mızın ortasında yeşil bir vaha gibi duran Mevlâna Türbesi manevi iklimimize yön veriyor yine de. Oradaki varlığı, duruşu bizlerin içini yeşertiyor. Yarına güvenimiz artıyor, cesaretimiz çoğalıyor. Onun manevi sofrasından gönüllerimiz nasibince payını alıyor. Dilerim ki Onun görüntüsünden ziyade özünü anlamaya da gayret eder, nasibimizi artırırız.

“”13. Asrın ortalarında Horasan dağları ile bozkırlarından kalkıp Konya’ya gelen Doğulu bir düşünür, o zamana kadar değişik kültür ve coğrafyalardan gelen bilgileri olağanüstü seziş ve duyuşunun perspektifi altında kullanarak asırlar sonraki dünyanın, bugünkü Batı Medeniyeti diye bildiğimiz felsefi sistemlerin temellerini atıyor...Spinoza’ya, Goethe’ye, Novalis’e, Kirkegaard’a, Nietzche’ye, Dostoyevsky’ye, Gabriel Marcel’e, Rilke’ye yollarını açıyor. Bu suretle, 13.Asrın Selçuklu Konya’sı Renaissance’ın beşiği olarak karşımıza çıkmış, tüm görkemiyle yükseliyor. Diyebiliriz ki, tüm felsefi sistemlerin en insancası olan Varoluşçuluk’un-Heraklitos’tan sonra-ilk ve gerçek temsilcisi, bin iki yüz ortalarının Anadolusun'da ki Mevlana’dır. Asrımızın başında Gabriel Marcel’in "sen, ben’in karşısında oturan ben’dir" şeklindeki motto’yu ortaya koymasından sekiz yüzyıl kadar önce, Mevlana, "benimle senin aranda ne ben ne de sen vardır" demiştir.”” Dr.Kriton Dinçmen

Evrensel barışın, sevginin, hoşgörünün ve hümanizmanın simgesi büyük düşünür Mevlana’yı anmak ve anlamak istiyorsak; sevginin, barışın, hoşgörünün yüceliğini de anlamış oluruz! Mevlana insanlık, sevgi, barış ve evrensel görüşüyle insanlığa ve dünyaya adanmış bir Hayattır! Yedi asır önce Anadolu’da yaktığı ateş, hâlâ ruhlara ışık saçıyor, gönülleri aydınlatıyor….

“-Gel, gel, gel! Ne olursan ol yine gel!
-Suyun susuzu kandırması gibi, doğru söz de kalbe temizlik getirir.
-Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır.
-İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur. “
Mevlânâ

Anadolu Kültürünün temellerini Anadolu topraklarına nakış nakış işleyen önderlerin büyük bir kısmı mutasavvıf kişilerdi. Bunların çoğunluğu Ahmed Yesevi’nin işaretleri ve teşvikiyle Anadolu'ya gelip Anadolu'yu Anadolu haline getirmişlerdir.

Anadolu Kültüründe Tasavvufun çok önemli bir yeri olduğunu hepimiz biliyoruz. Anadolu da Tasavvufun değişik zaman ve zeminlerde ortaya çıkardığı kurumlardan en önemlileri Mevlevilik Ve Bektaşiliktir. Özellikle Mevlevilik ve Bektaşiliğin Anadolu’da Kültür ve Medeniyetin kökleşmesinde, sevginin, hoşgörünün gelişmesinde ve yayılmasında önemli görevler yüklenmişlerdir.

Yüzyıllar boyunca Anadolu’da olduğu gibi Uzakdoğu’dan Balkanlara kadar hizmetlerini ve İslam’ın sevgi ve hoşgörü dini olduğunu anlatarak yaymaya çalışmışlardır. Çağrısını ulaşabildikleri her yere ulaştıran Mevlevi ve bektaşi dergahlarının sayesinde bu gün Balkan ülkelerinin bir çok şehrinde Mevlevievleri, Bektaştekkeleri, mescit, zaviye ve dergahları bulunmaktadır….
Bu anlamda Sevgi, saygı, hoşgörü gibi. Tasavvuf kültürünün Balkan ülkelerinde de çok önemli bir yeri olmuştur.

İlahi aşkı ruhunda bütünleştirmiş Mevlana her dönemde tüm insanlığa rehberlik edebilecek hikayeleri, beyitleri, şiirleri, sözleri ve öğütleriyle gönüllere taht kurmayı başarmış ulu bir rehberdir. Mevlana’dan insan olarak hemen herkesin her zaman öğrenecek bir şeyi vardır… Mesnevi başta olmak üzere bütün eserleri zengin bir hazine, mana ve sır deryasıdır.

Yine Mevlana’dan bir kaç anlamlı söz “İnsan bir ağaca benzer, ahdi de ağacın köküne. Kökün iyileşmesine sağlamlaşmasına çalışmak gerek."

"Gönülden sözsüz, işaretsiz, yazısız yüz binlerce tercüman zuhur eder. "

"Söz söylemek için önce dinlemek gerekir. Söze kulak verme yolundan gir. "

"Yol düzgün ama altında tuzaklar var. Yazının tarzı hoş ama içinde manâ kıt... Sözler, yazılar; tuzaklara benzer. Tatlı sözler bizim ömrümüzün kumudur. İçinde su kaynayan kum pek az bulunur; yürü, onu ara!

"Gönül dilerse el, yemek için kepçedir, dilerse on batmanlık gürz. "

"Gönül aynası saf olmalı ki orada çirkin suratı güzel surattan ayırt edebilsin. "

"Kalp altınla halis altın ayarda belli olur. Kalple halisi, mihenge vurmadıkça tahmini olarak bilemezsin.”
Mevlânâ

On dördüncü yüzyılda yaşayan yüzyıllardır kişiliği, eserleri, şiirleri ve düşünceleriyle insanlığa sevgiyi öğreten “ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” diyen Mevlana’nın düşüncelerini, sevgi ve geniş hoşgörüsünü bir parçacık yaşadığımız çevrelere anlatıp tattırırsak ne mutlu bize. Her sözü düşündüren, ibret veren, hayata yön veren, yol gösteren, ufuklar açan, insan olmanın bilincine vardıran, erdemleştiren derin bir mana vardır.…

"Gel, gel, ne olursan ol yine gel.
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel.
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir.
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..."
Mevlânâ

"Sevgiden acılıklar tatlılaşır. Sevgiden bakırlar altın kesilir. Sevgiden tortulu, bulanık sular, arı-duru bir hale gelir, sevgiden dertler şifa bulur. Sevgiden ölü dirilir, sevgiden padişahlar kul olur. Bu sevgide bilgi neticesidir. Mevlânâ

Mevlana insanları dünyanın geçici, aldatıcı zevklerinden, hırs, kötülük, bencillik, yalan ve ikiyüzlülükten arındırıp, hoşgörüye, kendisiyle barışa, gerçek güzelliğe, sonsuz mutluluğa, insan sevgisine, evrensel ve tanrısal olana yönlendirmeye çalışmıştır... Zaman zaman, dünya malını, kendisini bile hiçe sayarak hedeflediği mananın ve amacının peşinden koşmuştur…


PEKİ SİZ HAZRETİ MEVLANANIN AİLESİYLE BİRLİKTE ANADOLUDA İLK DEFA MİSAFİR OLDUĞU VE YAŞADIĞI YERİN ÇOCUKLUK YILLARININ 5 YILA YAKIN BÖLÜMÜNÜN ELAZIĞIMIZIN KADİR ŞİNAS İNSANLARININ YAŞADIĞI DOĞANIN HER TÜRLÜ GÜZELLİĞİ İLE RAKS ETTİĞİ MÜMTAZ İLÇEMİZ KARAKOÇAN OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUNUZ ? EVET YANLIŞ DUYMADINIZ ELAZIĞ KAMUOYUMUZUN PEK ÇOĞUNUN HABERDAR OLMADIĞI AMA ASLINDA MANEVİ ATMOSFERİMİZİ DEĞİŞTİRECEK MANEVİ DÜNYAMIZA ZENGİNLİKLER KATACAK BU BİLGİNİN GERÇEK OLDUĞUNU TARİHİ KAYITLAR BİZE SÖYLEMEKTEDİR.

Pir Cemal Abdal Orta Asya` dan Anadolu`ya gelen Yesevi şeyhlerinden biridir.Tarihi bilgilere göre Mevlana Celalettin Rumi`nin babası Bahaeddin Veled `le birlikte Belh yöresinden kalkarak önce Erzincan`a daha sonra, Pir Cemal Abdal`la aynı oymaktan olan Okçu Yusuf ve kardeşleri Hamza, Bahadır, Çakabey, Kızıl ve Şevti ile birlikte bugünkü Okçular Köyüne geldiği ve buraya yerleşmelerine ise Sultan Alaaddin Keykubat`ın aracılık ettiği söylenir. Pir Cemal Abdal`ın Üçbudak Köyü`ndeki ev kalıntısından kalan izlere halen rastlamak mümkündür. Nitekim Pir Cemal ABDAL türbesini ziyarete Karakoçan ilçemize gittiğinizde türbe önündeki tarihçe bu bilgiyi gözlerinizin önüne serecektir.Mevlana iile aynı havayı tenefüs etmenin,aynı çoğrafyada yaşamış olmanın verdiği bahtiyarlığı okuyucularımızın tüm benliklerinde hissedeceklerine kuşkumuz yoktur. Görüşmek Dileğiyle …

QOSHE - MEVLANA İLE BÜTÜNLEŞMEK - Av. Kemal Çelebi
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

MEVLANA İLE BÜTÜNLEŞMEK

11 14
28.12.2023

Rene Guenon: “Türkler zenginler çünkü onlarda Mevlâna var” diyor. Evet gerçekten de Mevlana’nın varlığı bizler için maden değerindedir ama işlemediğin maden, ya da yanlış işlediğin maden nasıl değer kazanabilir ki? Bütün Türklerin ve özellikle Elazığlı olarak bizlerin Mevlana’nın söylediklerini, verdiği mesajı daha iyi değerlendirmek gibi bir yükümlülüğü var. Ortega Y. Gasset: “ İnsanların tabiatı yoktur, tarihleri vardır.” der.

Bizim tarihimiz ise yeryüzünde yaşamış milletlerin tarihleri içindeki en güzel, en büyük ve en görkemli tarihlerden biridir. Bizde Mevlâna var, Yunus var, Ahmet Yesevi var. Bizim tarihimiz bunca kadim ve kademli insanlarla ışıl ışıl dururken, neden başkalarının taklidi olmaya rıza gösteriyoruz? Neden tabiatımızı dejenere olmuş milletlerin ikliminden devşirmeye çalışıyoruz? Bu, bugün böyledir diye yarın da böyle olması gerekmiyor; hayat değerli, insan değerli, gelecek değerli. Geleceği, bugün imar eder. Bizler yanlışta ısrar etmezsek gelecek daha güzel, daha doğru, daha yaşanası olur.

Konya'mızın ortasında yeşil bir vaha gibi duran Mevlâna Türbesi manevi iklimimize yön veriyor yine de. Oradaki varlığı, duruşu bizlerin içini yeşertiyor. Yarına güvenimiz artıyor, cesaretimiz çoğalıyor. Onun manevi sofrasından gönüllerimiz nasibince payını alıyor. Dilerim ki Onun görüntüsünden ziyade özünü anlamaya da gayret eder, nasibimizi artırırız.

“”13. Asrın ortalarında Horasan dağları ile bozkırlarından kalkıp Konya’ya gelen Doğulu bir düşünür, o zamana kadar değişik kültür ve coğrafyalardan gelen bilgileri olağanüstü seziş ve duyuşunun perspektifi altında kullanarak asırlar sonraki dünyanın, bugünkü Batı Medeniyeti diye bildiğimiz felsefi sistemlerin temellerini atıyor...Spinoza’ya, Goethe’ye, Novalis’e, Kirkegaard’a, Nietzche’ye, Dostoyevsky’ye, Gabriel Marcel’e, Rilke’ye yollarını açıyor. Bu suretle, 13.Asrın Selçuklu Konya’sı Renaissance’ın beşiği olarak karşımıza çıkmış, tüm görkemiyle yükseliyor. Diyebiliriz ki, tüm felsefi sistemlerin en insancası olan Varoluşçuluk’un-Heraklitos’tan sonra-ilk ve gerçek temsilcisi, bin iki yüz ortalarının Anadolusun'da ki Mevlana’dır. Asrımızın başında Gabriel Marcel’in "sen, ben’in karşısında oturan ben’dir" şeklindeki motto’yu ortaya koymasından sekiz yüzyıl kadar önce, Mevlana, "benimle senin aranda ne ben ne de sen vardır" demiştir.”” Dr.Kriton Dinçmen

Evrensel barışın, sevginin, hoşgörünün ve hümanizmanın simgesi büyük düşünür Mevlana’yı anmak ve anlamak istiyorsak; sevginin, barışın, hoşgörünün yüceliğini de anlamış oluruz! Mevlana insanlık, sevgi, barış ve evrensel görüşüyle insanlığa ve dünyaya adanmış bir Hayattır! Yedi........

© Günışığı Gazetesi


Get it on Google Play