DİYARBEKİR: TARİHİ VAR, TURİZMİ VAR… PEKİ YA SAHİP ÇIKAN?

Ve yazıyorum;

Diyarbakır, binlerce yıllık bir tarihin ağır yükünü sırtında taşıyan bir şehir. Ne var ki bu kadim şehir, en çok da sahipsizliğiyle konuşuluyor. Taşların hafızası var, surların dili var; ama bu kente sahip çıkan bir irade var mı, işte orası meçhul.

Bence yok!

UNESCO Dünya Mirası listesine girmiş surlarımızdan söz ediyoruz. Dünyada Çin Seddi’nden sonra en uzun savunma hattına sahip olan bir şehirden… Bu devasa miras, turizmin lokomotifi olması gerekirken, hâlâ yeterince değerlendirilemiyor. Tanıtımı yetersiz, restorasyonları tartışmalı, zaman kaderine terk edilmiş ve yeterince korunmaz bir halde. Bir dünya mirasını böyle mi geleceğe taşıyacağız?

Hadi söyleyin.

Hewsel Bahçeleri…

Binlerce yıldır Dicle’nin bereketini Diyarbakır’a sunan bu eşsiz alan, bugün modern yapılaşmanın, plansızlığın ve ilgisizliğin kıskacında. Bu bereketli topraklarda ekolojik bir hazine duruyor; ama yönetenlerin dikkatini çekmek için adeta haykırmak zorunda kalıyor.

Dicle Üniversitesinin kurumsal kimliği dışında, kendi inisiyatifleriyle ses yükselten akademisyenler ve hocalar haricinde pek haykıran da yok.

Oysa bu bahçeler birçok ülkede olsa, ulusal gurur kaynağı olarak korunur, turizmin merkezine yerleştirilirdi.

Ulu Camii, Sülüklü Han, hanlar, kiliseler, köprüler… Bunlar sıradan bir şehrin değil;........

© Güneydoğu Ekspres