DİYARBEKİR’İN SAHİPSİZLİĞİ
Yüzyılların tanığı Diyarbekir, bugün sessizliğe gömülmüş bir şehir. Ekonomik geri kalmışlık, ilgisizlik ve unutulmuşluk arasında nefes almaya çalışan bu kadim kent, aslında bir coğrafyanın değil, bir vicdanın sahipsizliğini anlatıyor. Diyarbekir hâlâ umut ediyor; ama kimse artık duymuyor.
Diyarbekir, tarihin derinliklerinden bugüne uzanan on üç bin yıllık bir medeniyet mirasına sahip nadir şehirlerden biridir. Ancak bugün bu kadim kent, sahip olduğu potansiyelin çok gerisinde bir yerde duruyor. Taş duvarları, dünyaca ünlü surları ve tarihî sokaklarıyla bir kimlik abidesi olan Diyarbekir, ne yazık ki ekonomik anlamda uzun süredir sahipsiz bırakılmış durumda.
Devletin kalkınma politikaları kâğıt üzerinde güzel görünse de uygulamada Diyarbekir’e düşen pay hep sembolik kaldı. Sanayi yatırımları yeterince gelişmedi, teşvikler bürokratik engellere takıldı, özel sektörün ilgisi sınırlı kaldı. Genç nüfusun enerjisi üretime değil, umutsuzluğa yöneldi. Üniversiteler mezun verirken, şehir bu mezunlara iş sahası yaratamadı.
Sonuç ortada: Yetenekli gençler ya büyükşehirlere göç ediyor ya da kendi memleketinde işsizliğin sessiz acısını yaşıyor.
Trafik sorunu çözülemedi,
Bir tramvay çok görüldü,
Dicle Nehri gözden çıkarıldı,
Parsel parsel kapışıldı, bir rant alanı haline getirildi,
Sur içi caddeler ayrı bir hengame........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein