Bir şeyi beklemenin, bir sorunu çözme umudunun ne kadar kıymetli olduğunu babamın o bitmek bilmeyen umutlu arayışından daha iyi anlamıştım.
Bu güzel coğrafyamız yıllar yılıdır, barış denilen o muhteşem düğünü bekler durur. Durmakla kalmaz, biri barışın B’si dese, hemen filizlenmeye başlar umutlar.
Toplumda karşılığı olan kişi ya da kurumlar ‘barışa’ denk gelecek bir ifade kullanmaya görsün. Hemen bir bayram havası ve yüzlere sirayet eden tebessüm ve sevinç.
Pek tabi ki, bunun tam karşıtı durumun devamı için çalışanlar da az mesai harcamıyorlar.
Coğrafyamızın en çok aç olduğu konuların başında Barış gelmektedir. Onlarca yıldır süren, kimine göre ‘düşük yoğunluklu savaş’ ve kimine göre ‘çatışmalı’ ortamın ortadan kalkabileceği ihtimalinin konuşulması bile, toplumumuzda korkunç bir karşılık buluyor ve umudunu yeni baştan örebiliyor insanlarımız.
Onbinlerce insanın ölümüne, tahrip olan doğamıza, milyar dolarlık ekonomik kayba, toplumumuza ekilen ‘kendinden olmayanı kabul etmeme’ tohumlarına, kutuplaşmaya, kamplaşmaya, geleceğe dönük umutsuzluğa sebep olan bu ‘çatışmalı’ dönemin son bulması, milyonlarca insanın başat duası.
Bunca maddi ve manevi zararın, sosyal ve kültürel yabancılaşmanın, bunca toplumsal ve sosyolojik yozlaşmanın tersinde olan bir coğrafyada yaşıyor olduğumuzu bir hayal etsenize. İnsan o hayalden çıkmak istemiyor doğrusu.
1 Ekim 2024 tarihinde açılan Meclis’in yeni yasama yılında, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin oturduğu yerden kalkıp DEM Parti Meclis Gurubu’na yönelip Eş Başkan Tuncer Bakırhan ve milletvekillerinin elini sıkması, hiç alışık........