Bu ülkenin şirin mi şirin insanları, güzel mi güzel dünyalarında kendi hallerince yaşarlarken, birdenbire bir demokrasi treniyle, atlılar geliverdi.
O atlılar ki, artık demokrasi trenine binmeye gerek yok diye bağıra çağıra inmişlerdi meydanlara.
Başlarında da bir adam vardı. Aslında en başında birkaç kişiydiler. Sonra hepsi birer birer solup düştü sonbahar yaprakları gibi. O baştaki adamın alnı secdeden kalkmaz, sabah namazından verdiği fotoğraflar tadından yenmezdi.
Hem kendisi ekonomistti. O öyle demişti. İnsanlar da inanmışlardı.
Hatta ekonomist ne kelime kendisi bir de dünya lideriydi.
Takipçileri onu öyle bellemişlerdi.
Bir kükrerdi ki aslanlar gibi “Eyyyyy, eeyyyyy” diye. Dünyanın dört bir yanındaki ülke liderlerinin korkudan böbrekleri titrerdi.
O ekonomist, uzmanı olduğu ekonomi alanında o kadar iyi şeyler yaptı ki hangi birini anlatsak.
Ver yetkiyi, gör etkiyi dediğinde, dolar 3 liraydı, 30 lirayı geçti.
Faiz neden, enflasyon sonuç dedi, enflasyon tek hanelerden üç hanelere dayandı.
Asgari ücretliyi fiyat artışına ezdirmedik dedi, yattığı haftasında maaşlar tükendi.
Emekli için yıllar ilan etti, emekli cebinin yerini unuttu.
Daha neler neler...
O ekonomik bilgisiyle dahiyane hamleler yaptıkça, vatandaşı da refah içinde yüzer olmuştu.
Ha o zatın bir de oğlu vardı........