İlk yazımda toplumdaki, yönetme erki ve emrindekilerin akıl tutulması halini irdelemeyi istedim.
Kabaca akıl tutulması için akla ve mantığa uygun olmayan davranış hali denilebilir. Yani doğru ve mantıklı düşünememe halidir. Ancak aklını yitirmekle aynı şey değildir. Zira aklını yitirmek bir hastalık haliyle açıklanabilir. Oysa akıl tutulması yaşayan kişi, inandığı olguyu savunurken, ziyadesiyle ileri gidip bizzat kendi eliyle savunusuna zarar verir. Yani artık fanatiktir ve ne yaparsa yapsın iyi yaptığını zannetmektedir.
Bu uzun girizgahtan sonra gelelim çevremizi kuşatan akıl tutulması manzaralarına.
Bir halay zulmü aldı başını gitti memlekette. Mersin’de başladı, Ağrı, Iğdır, Kurtalan, İstanbul derken, memleketin Kürt vatandaş bulunan her noktasına dağıldı. Son haber Hakkari'den geldi. Sanırsın ki halay çeken kim varsa, halay başının ardından örgüt saflarına doğru bir meyil gösteriyor. İnsanlar kadınlı erkekli, çoluk çocuk topluca zılgıt çeke çeke örgüt saflarına katılıyor. Durun yahu, bu memleketin insanları yüzlerce yıldır halay çekiyor. Üstelik yalnız Kürtleri de değil. Türkü, Azerisi, Çerkezi, Lazı, Arabı, Ermenisi, Süryanisi, Alevisi, Sünnisi, daha ileri gidersek Yunanı, İsrailli'si bile halay oynuyor. Bu Ortadoğulular olarak bizim kültürümüzde var olan törensel bir toplu davranış halimiz.
Bu arada halayın Kürtlerle ilişkisinin dilsel bir geri planı olduğunu da belirtmek gerekir. Halay sözcüğünün, köken olarak Kürtçenin Kurmanci lehçesinde “ayağı kalkmak, kaldırmak” anlamına gelen “hildan veya haldan” kelimesinden Türkçeye ve oradan da diğer........